İngiltere Başbakanı David Cameron “talihsiz” bir konuşma
yaptı:
“Bu hızla Türkiye -belki- 3 bin yılında AB üyesi olabilir.”
........................
Türkiye 50 yılı aşkın süredir AB’nin “bekleme odasında.”
Ama...
Görüşmeler sürüyor.
İngiltere “AB’de kalmak ya da ayrılmak” tartışmalarını her ne kadar
yapmaktaysa da halen Birliğin üyesi.
O nedenle bu sözleri en azından ülkesinin üye olduğu AB’ye
saygısızlık.
Çünkü...
Kendi devletinin de iradesini yansıtan görüşmeleri “yok hükmünde”
saymış oluyor.
Türkiye’ye “alaycı” ifadesiyle ayıp ediyor.
Yaptığı şey en azından nezaketsizliktir.
Oysa...
AK Parti iktidarının ilk yıllarında Brüksel’de “tam üyelik
müzakerelerinin başlaması” kararı açıklandığında İngiltere en
yapıcı ülkelerden biriydi.
Hatta...
Kararın açıklanması öngörülen saati aştığı için içeride bu durum
tartışma konusu olmuştu.
Çözüm formülünü dönemin İngiltere dışişleri bakanı üretmişti:
“Londra saat ayarı, Brüksel’den bir saat geri.
O halde bütün dünyanın saat ayarı referansı olarak Londra’yı esas
alabiliriz.
Böylece ‘dead line (öngörülen son saat)’ aşılmamış olur.”
Bu formül ile Türkiye artık tam üyelik görüşmelerine
başlayabilecekti.
Açıklamayı, salonda en ön sırada (İstanbul Belediye Başkanı Kadir
Topbaş ile yan yana) izliyorduk.
“İngiltere, Türkiye’yi kazanan bir diplomasi ustalığına imza attı”
diye konuşmuştuk aramızda.
.........................
Bakın o noktadan nerelere kaymış İngiltere’nin Türkiye’ye
bakışı.
.........................
Sadece İngiltere Başbakanı Cameron değil...
Aradan 24 saat bile geçmeden bu kez Avrupa Birliği Başkanı Martin
Schulz “olumsuzladı” Türkiye’yi.
“Türkiye’de AB’nin değerlerinin paylaşılmadığını” söyledi.
Özellikle “demokrasi ve ifade özgürlüğünün, medya grubunun” altını
çizdi.
Bu ikinci “tavır” da AB’den Türkiye’ye “karşı rüzgârların estiğine”
işarettir.
Gerçi “İki kişinin olumsuz sözleri AB’yi bağlamaz” diye düşünenler
olabilir ama AB üyesi ülkelerin halkları böyle söylemlerin etkisi
altına girer.
Cameron da, Schulz da kamuoylarını oluşturacak “kanaat
önderleri”dir.
AB halkları tabanda böyle “Türkiye karşıtı” şartlanırsa, diğer
ülkelerin liderleri, kanaat önderleri, medyası da toplumlarının
nabız atışlarına göre kendilerine “tavır ayarı” yaparlar.