Son zamanlarda keyifle okuduğum, en sevdiğim kitaplardan biri de
değerli dostum Zülfü Livaneli’nin “Elia ile Yolculuk...”
Hollywood’un dev yönetmen- lerinden Elia Kazan’la anıları ve
sonunda otomobille Kayseri’ye yolculukları anlatılıyor kitapta.
Doğduğu toprakları görmeden ölmek istememiş.
90 yaşında bu yolculuğu göze almış.
....................
Elia Kayseri’nin Germir ilçesinden bir Rum ailenin çocuğu.
Baba halı ticareti yapıyor.
Toprakları var, evleri güzel.
Hafta sonları diğer Rum ailelerle birlikte kiliseye gidiyorlar.
Nesiller boyu huzur içinde yaşamışlar.
Sonra...
20. yüzyılın başındaki malum olaylar nedeniyle Elia 4 yaşındayken
New York’a göçüyor aile.
Orada büyüyor.
Hayali “sinema...”
Babası ise ticaret yapsın istiyor.
Sert bir adam.
Elia “Sinema oyuncusu olacağım” diye ısrar edince, babası bir gün
onu saçlarından tutarak yüzünü aynaya yapıştırıyor ve soruyor:
“Bu suratla mı sinema oyuncusu olacaksın?”
.....................
Elia yakışıklı değil.
Belki de babasının bu tavrı yüzünden “oyunculuğu” değil,
“yönetmenliği” seçiyor.
Başarıdan başarıya koşuyor.
Altın Küre Ödüllü “Cennet Yolu” ve “Centilmenlik Anlaşması...”
Oscar kazandığı “Rıhtımlar Üzerinde...”
Ve büyük gişe yapan diğer filmleriyle sinema dünyasının gözde ve
saygın yönetmeni.
“Yakışıklı değil” demiştim.
Ama...
Genç ve güzel kadınlarla dolu yaşamı.
Bunlardan biri de hâlâ “ikona” olan Marilyn Monroe...
Hatta Marilyn’i bir süre evli kaldığı ünlü yazar Arthur Miller’le
tanıştıran da o.
Arthur Miller de zor bir adam.
Zaman zaman Marilyn’i çok üzdüğünde, genç kadın teselli bulmak için
Elia Kazan’a gidiyor. İçini döküyor. Elia da ona moral veriyor.
Zülfü Livaneli zarif bir parantez açarak “tabii yatakta” diyor.
........................