Kılıçdar-oğlu’nun “Adalet Yürüyüşü” bağlamında, karşıtların “CHP
nerede, adalet ve demokrasi nerede” polemiğine ve “CHP’nin tarihi
boyunca darbecilerin yanında olduğu” iddialarına dün işaret
etmiştim.
Tarih sayfalarında yolculukla “27 Mayıs’ta 1960 ihtilali ve CHP”
gerçeklerini yazmıştım.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün “27 Mayıs’ın CHP, ne içindedir,
ne de dışında” tarihi söylemini hatırlatmıştım.
Döneminin en güçlü kalemlerinden İsmet Paşa’nın damadı, Metin Toker
tarafından bunun yorumunu yansıtmıştım.
Özetle...
Hazırlık, örgütlenme ve silahlı müdahale sürecinde CHP, 27 Mayıs’ın
kesinlikle “dışındadır.”
27 Mayıs cunta yönetiminden demokrasiye geçiş için her aşamada CHP,
sürecin “içindedir.” Örneğin Kurucu Meclis’in oluşması, Kurucu
Meclis’te yeni Anayasa’nın yapılması, seçim kanunu ve mümkün olan
en kısa zamanda genel sçeimlerin yapılması, askerin siyasetten
çekilmesi için CHP siyaset ve entellektüel birikimiyle devrede
olmuştur.
Ayrıca İsmet İnönü, merhum Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes’in
ricası ve kendi kanatinin de bu doğrultuda olması nedeniyle
idamları önlemek için cunta komutanlarına baskı yapmıştır.
Demokrasiye hemen geçmemek ve uzunca bir süre daha askeri yönetimin
devam etmesi taraftarı olan, cuntadaki 14’lerin devre dışı
bırakılması ve simgesel görevlerle yurtdışına atanmaları için
çoğunluktaki cuntacılara etki yapmış ve sonuç almıştır. Böylelikle
genel seçimlere gidilebilmiştir.’
12
MART MUHTIRASI
CUMHURİYET tarihinin ikinci “darbesi” 12 Mart 1971 tarihlidir.
Dönemin Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanıyla jandarma
komutanının imzalarıyla iktidardaki Süleyman Demirel’in AP (Adalet
Partisi) hükümeti “görevden alınmıştır.”
Muhtıraya imza atan komutanlar “siyasi partileri ve TBMM’yi
kapatmamışlardı.”
Fakat...
Herşey pamuk ipliğine bağlıydı.
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ve Süleyman Demirel sırf “Meclis
devam etsin, siyasi partiler kapatılmasın” anlayışıyla bu “oldu
bittiyi” yakın tarihte seçime ve demokrasiye dönüş için -deyim
yerindeyse- “pışpışladılar.”
Asker, hükümeti “CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim’e kurdurmak”
ve “CHP’den bazı isimlerin bakan olmasını” istiyordu.
Dışarıdan da bazı isimleri dayattılar. Dünya Bankası’ndan apar
topar getirtilen Ekonomist Atilla Karaosmanoğlu bunlardan
biriydi.
“Reformlar yapmakla(!!)” görevlendirilen bir “teknik hükümetti(!!)”
bu.
İsmet Paşa çarnaçar sırf “demokrasiye dönüş yolu açık kalsın”
kaygısıyla Erim’i ve birkaç CHP’linin bakan olmasını kabul
etti.
Demirel’in AP’sinden de fazla direniş olmadan yeni hükümet güvenoyu
aldı.
Fakat...
CHP karışmıştı.
Genel Sekreter Bülent Ecevit ve başını çektiği “ortanın solu”
hareketinin güçlü isimleri istifa ettiler.
Bir açıdan bakılırsa, dönemin siyasi partileri içinde “CHP’nin o
zamanki omurgasını oluşturan ekibin istifası darbeye karşı yegane
net tavır koyuştu.”
Yani...
“CHP 12 Mart 1971 muhtıra darbesinin içindedir” denemez.
12
EYLÜL DARBESİ