FELSEFENİN gurularından Descartes “Düşünüyorum, o halde varım
(Cogito ergo sum)” demişti.
Sonraları bir ileriye taşındı bu söylem:
“Şüphe ediyorum, o halde varım...”
Akılcılığın ve bilimsel gelişmenin “altın anahtarı” bu
ikincisidir.
Çünkü...
“Şüphe” araştırmayı, sorgulamayı yaparak doğruyu bulmanın hareket
motorudur.
Ve bütün bunlar “düşünme sürecinde” gerçekleşir.
Yani...
Her ikisi birbirini tamamlar.
Konuyu siyasetle güncelleyelim.
.....................
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli -bir kez daha- “sürpriz”
yaptı.
Hiç beklenmeyen açıklamasıyla “başkanlık sisteminin önündeki
bariyeri” açtı.
Sözlerinin tamamını tekrarlamaya gerek yok.
“Başkanlık sistemi muamması bitsin, kararı halk versin” mesajı
apaçık.
Başbakan Binali Yıldırım da bu “asisti” değerlendirmekte hiç
gecikmedi.
Önce “MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye içten teşekkürlerini” vurguladı.
Ve ardından da “başkanlık sistemini öngören bir anayasa tasarısını
AK Parti’nin TBMM’ye getireceğini” açıkladı.
Artık CHP’nin de içinde bulunduğu “mevcut Anayasa’da bazı
değişiklikler yapılması için partiler arası uzlaşma komisyonunun”
son kullanma tarihinin dolduğu söylenebilir.
.....................
O halde “Düşünüyorum, o halde varım” ilkesinin ışığında, bundan
sonrası sadece “uygulama takvimi...”
Açayım...
.....................
AK Parti’nin TBMM’de 317 milletvekili var.
Ne “başkanlık sistemini” referanduma götürecek 330 oya, ne bunu
Meclis’te doğrudan kabul ettirecek 367 nitelikli oy çoğunluğuna
erişebiliyor.
Ama...
MHP’den en az 13 milletvekili “EVET” oyu kullanırsa “başkanlık
sistemini düzenleyen yeni anayasayı” referanduma götürecek 330’u
bulur.
Anayasa oylamalarında grup kararı alınamıyor.
Bu nedenle Devlet Bahçeli’nin parti disiplini civatalarını
sıkmaması halinde MHP’den en az 13 oyun AK Parti oylarına eklenmesi
sorun olmaz.
Zaten “kararı halk versin” söylemi bir “işaret fişeği” değil
mi?
.....................