ÜZLERCE metre uzanan bir kanal.
Işıl, ışıl... İçinde suyun akıntısıyla geçit yapan onlarca tekne.
Üzerinde şövalyeler, mitoloji kahramanları, melekler, cadılar,
prensesler, krallar, başka dünyalardan gelmiş yaratıklar...
Binlerce çocuğun içlerinden kopan en doğal, en samimi neşe
çığlıkları.
Sanki bir masal dünyasındayız.
Binalar da o izlenimi veriyor.
Örneğin... Geçidin sona erdiği 111 metre yükseklikteki kule. 30
saniyede bir renkleri değişen ışıklarla pırıl pırıl. Disney’deki
kuleden bir metre yüksek.
SU BALESİ
BU “geçitten” önce gene bir görkemli ışık ve su gösterisi
izlemiştik. Harika bir müziğe eşlik ederek o tempoda fışkıran, kâh
daralıp, kâh elipsodik genişlemelerle adeta dans eden fıskiyeler.
Bunların ortasında deniz tanrısı ve etrafındaki, deniz
tanrıçaları...
Binlerce çocuk ve genç kendilerinden geçmişçesine izliyor,
çığlıklar atıyor, yerlerinde duramayarak sürekli zıplıyorlar.
YUNUSLAR, FOKLAR
ERTESİ sabah...Ortasında çok geniş bir havuz olan Amfiteatr’da
yerlerimizi aldık. Önce... Yunusların gösterisi... Bir genç erkek
ve kadın suyun içindeyken birden yükselmeye başlıyorlar.
Ve bir bakıyoruz...
İkişer yunusun ağızları üzerindeler. Yunuslar ahenkli hareketlerle
onları suyun üzerinde yükselterek müzikle uyumlu dolaştırıyorlar.
Ve yunusların kendi aralarında su dansları... Ansızın metrelerce
aynı anda birlikte havalanışları... Birbirlerine seslenişlerini de
duyuyoruz...
........................
Ardından devasa bir fokun gösterisi başlıyor. Bakıcısı genç kadınla
suda dans ediyor, kenardaki platforma çıkıp ayakta yükselerek
saksafon çalar gibi yapıyor, müziğin ritmine uyarak dans
gösterileri yapıyor.
Bunları yapan fokun tam bin kilo ağırlığında olduğunu da
belirteyim.
SU ALTINDA BALIKLARLA
ÖĞLEDEN sonra... Deniz suyu sirküle eden kayalarla, yosunlarla
kaplı, içinde batık tekne bile olan suya giriyoruz. Başlarımızda
dalgıç başlıkları.
4 metre derinlikteyiz. Zeminde ağır adımlarla turluyoruz. Havuzun
görevli dalgıçları avuçlarımıza balık yemi dolduruyorlar.
Bir anda yüzlerce tropik balıklar toplanıyor etrafımda. Avucumdaki
yemleri keyifle kapışıyorlar. Kendimi Maldivler’de
hissediyorum.
......................
Ve bu güzelliklere bir yunusun yüzgecine tutunup yaptığım sürat
denemesini de ilave edeyim. Nasıl rahatlatıcı ve neşe verici bir
duygu selindeyim anlatamam. 15-20 adım sonra havuzun kuzey kenarını
kaplayan cam duvara varıyoruz. Arkamız dev bir akvaryum. Yüzlerce
köpekbalığı ve geniş kanatları ve kamçı gibi kuyruklarıyla
vatozlar.
Sonra batık teknenin bordasındayız.
Tekneyi yuva edinmiş balıklarla “sessiz muhabbet” yapıyoruz.