Fatih Terim Hoca “Türkiye futbol direktör-lüğünden” koptu.
“Koptu/koparıldı” gibi polemikleri elimin tersiyle itiyorum.
Sadece şunu derim:
“Büyük kayıptır...”
Yarım yüzyıla yakın bir pırıltılı kariyerin böyle bir sayfası
olmamalıydı.
Fatih Terim’i Türkiye futbolu yaratmıştır ama Fatih Hoca da bu
hakkı sonuna kadar Türkiye futboluna ödemiştir.
Hem de fazlasıyla.
........................
Galatasaraylıyım.
Galatasaray Divan heyeti üyesiyim uzun süredir.
Ama...
Yukarıdaki satırlar “Galatasaraylılık” kimliğimin dışında ve
objektiftir.
Fatih Terim Türkiye futboluna hizmetini bir Fenerbahçeli, bir
Beşiktaşlı ya da bir başka kulübün renkleriyle vermiş olsaydı da
gene böylesine yürekten alkışlardım.
........................
Fatih Terim “kendine özgü” bir karakterdir.
Genelde futbolu, özelde Türkiye futbolunu bildiği kadar,
Türkiye’deki futbolcuyu da avucunun içi gibi tanır.
Takımının nabzı onun parmaklarının ucundadır.
Yönettiği takıma adeta “ruh üfler.”
Tribünleri kanatlandırır.
Özgüvenini futbolcularına ve taraftarlara yansıtır, kazandırır.
Kolektif bir heyecan dalgası estirir.
Yabancı futbolcular da bu havaya girer.
........................
Bunları yaparken o yazdığım “kendine özgü karakterin” sözel ve
beden dilini kullanır.
Kimileri yadırgasa da Fatih Terim’i Fatih Hoca yapan bu “yerelliği,
doğallığı, futbol folklorudur.”
Fatih Terim “sera ürünü” değildir.
Bu toprakların doğal oluşumudur.
Onu bu haliyle sevdik.
Bu haliyle alkışladık.
Alaçatı’da bir kebapçıya gidip kavga etmesini de bu çizdiğim “Fatih
Terim portresinde” yorumladım.
Samimiyeti, dobralığıyla kabullenilmiş, kalplerde yer etmiştir.
(Tabii bu özellikleri kendine karşıtlar da üretti. Ben çoğunluğun
duygularını belirtiyorum.)
O da Türkiye futboluna bu haliyle Avrupa Kupası, pırıltılı turlar
sundu.
........................