Davacının şaşkını derdini mübaşire anlatırmış misali, Kılıçdaroğlu da derdini Bahçeli’ye anlattı.
Devletin yeniden yapılanması için partisini feda etmiş olan MHP genel başkanının, Kılıçdaroğlu’nun demokrasi endişelerinden etkilenecek hali herhalde yoktu, olamazdı.
Başkanlığın karşısında olanların bir kısmı hala Meclis oylamasında MHP’nin, hatta Ak Parti’nin vereceği firelerle teklifin reddedileceği hayalini kuruyor.
Bugüne kadarki oylamalar gerçek durumu açıkça gösterdi. Anayasa değişikliğinin Meclis’te 330 veya üzeri bir oyla referanduma gitmesine kesin gözle bakabiliriz.
Başkanlığa karşı olanlar, önümüzdeki iki buçuk ay boyunca halkı ikna etmeye, referandumda hayır çıkmasını sağlamaya çalışacaklar.
Bu yarışta, iktidar koalisyonu ile muhalefetin bütün unsurlarının imkanlarının eşit olmayacağı doğrudur.
Başkanlığa karşı olanlar medyada seslerini duyurmakta zorlanacaklar, toplantıları güvenlik gerekçesiyle yapılamayacak vs. Bu zorlukları HDP zaten yoğun biçimde yaşamaktadır, CHP de yaşayacaktır.
Eğer CHP halka ulaşmak için sokağı kullanmaya çalışırsa da ya FETÖ’cülük ya da HDP yardakçılığıyla suçlanacaktır.
Ak Parti tarafından gelen bu tür saldırıların bugüne kadar CHP üzerinde etkili olduğu bir gerçektir. CHP’de FETÖ’cülük ve bölücülükten hapse atılma korkusunun etkili olduğunu da görüyoruz.
Ama CHP de HDP de, diğer liberal ve demokrat muhalefet odakları da bu referandumun ülkenin geleceği için hayati olduğuna gerçekten inanıyorlarsa da bunu halka anlatmanın yollarını bulmak zorundadırlar.
Bir başka olasılık da, Ak Parti-MHP koalisyonunun kendisini rahat hissetmesi ve referandumla ilgili herhangi bir şaibe iddiası olmaması için yarışın eşit olmasının koşullarını kabul etmesidir.
Bunlar önümüzdeki hafta konuşulmaya başlanacaktır. Şimdiki son soru ise, Meclis’te 330’un bulunamaması ihtimalinin sıfır olup olmadığıdır. Bunun cevabı da bellidir: