Genetik olarak bize geçen bir yüz ve beden ifadesidir “gülmek.”
Minnacık bebekler bile, beşiklerinde zaman zaman ne de tatlı gülerler.
Çocuk genlerinde, kromozomlarında kayıtlı “gülmeyi” bile unutabilir mi?
.......................
Bir film...
İkinci Dünya Savaşı yılları.
Macaristan’daki bir “toplama kampı.”
8-10 yaşlarında bir çocuk.
Kendini bildiğinden beri o kampta.
Dışarıyı bilmiyor.
Ailesi de yok veya bilmiyor.
Bu ara kampın komutanı çocuğu çağırıyor, ona “nasıl kaçacağını, saati, elle çizilmiş basit harita ve bir de pusula” veriyor.
“İtalya’ya git. Orada Kopenhang’a giden bir vapur bul ve kaçak olarak gir. Kopenhang’a varınca bu zarfı polise ver. Güvende olacaksın” diyor.
“Kimseye ama kimseye sakın itimat etme” diyor.
Çocuk “kendisine eziyet ettiğini sandığı kamp komutanı subayın bu iyiliği” karşısında şaşırıyor ama onun dediklerini yapıyor.
Gerisi çok maceralı.
Sonraları anlıyoruz ki kamp komutanı çocuğun annesine âşıkmış.
Aşkı uğruna kamptan firarı düzenlemiş.
Çocuk Kopenhag’a varıyor.
Ayrıntısına girmeyeyim, annesine kavuşuyor.
Annesi ünlü bir sanatçıdır.