Gazian-tep’teki iğrenç saldırıyı kınıyorum.
Yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı,
yaralılara şifa diliyorum.
Bunu yapanlara/yaptıranlara lanet olsun.
.........................
İki hafta tatil boyunca burnu gazetelere gömülü ve de TV’de
haberleri ve tartışma programlarını izlemekle geçti desem abartmış
olmam.
Yüzmek için denize indiğimde de her karşılaştığım aynı “kaygı
yüklü” soruyu yöneltiyordu:
“Ne olacak? Bu gidiş nereye?”
Bodrum’un her yaz dolu olan mekanları “sinek avlıyor” denen
görüntülerdeydi.
20-30 masa varsa sadece biri ya da ikisinde oturanlar vardı.
Genel bir “kaygı” ve “kuşku” psikolojisi...
.........................
Ama...
Bir “olumluya” açılan pencere de yok değildi.
15 Temmuz “Darbe kalkışmasının” atlatılması nedeniyle gene de bir
derin “ohhh” durumunu da gözledim.
Hele ard arda “Fetöcü” açıklamaları ve ayrıntıları geldikçe nasıl
bir felaket uçurumunun kenarından dönüldüğü daha iyi
anlaşılıyor.
Karşılaştığım psikolojiyi “vahim bir trafik kazası” geçirdikten
sonra “hayatta kalabilmiş olmak” ruh hali diye
tanımlayabilirim.
Hani...
Kazadan sonra ezilmiş, hurdaya dönmüş otomobile bakıp “bundan nasıl
sağ çıkabildik” derler ya, işte öyle bir şey.
........................
Fakat...
Şöyle ciddi kuşkular sürmekte:
“Temizledik diyorlar ama ya hala kendini gizlemiş kripto Fetöcüler
askerin, yargının, polisin içinde hala yaygınsa, köşe başlarını
tutuyorlarsa n’olacak?”
Örneğin...
Askerin içinde üst düzey bir Fetöcü komutan içeri alınıyor, yerine
atananın da Fetöcü olduğu anlaşılıyor ve ertesi gün o da içeri
alınıyor!..
Televizyonlarda bir zamanlar Fetönün sağ kolu olduğunu iddia
edenler, kerameti kendinden menkul Cemaat şeyhleri “bu atılanlar
buzdağının sadece suyun yüzünde görünen kısmı, asıl büyük kitle
suyun altında... Askerin yüzde 70’i - 80’i Fetöcü” gibi söylemler
toplumda yankılar yaparak çoğalıyor.
........................
Bir “olumluya” açılan pencereye daha işaret edeyim.
“Yenikapı ruhu” umut tomurcukları yeşertmeye başlamış
görünüyor.
Halk siyasi partilerin, liderlerin, STK’ların birlikte, demokrasi
için omuz omuza vermiş olmalarını “önemsemekte.”
Yüreklerinin bir köşesinde “acaba böyle devam edecek mi” soru
işareti “çengel” gibi asılı olsa da alacakaranlıktan aydınlığa
çıkışın ancak bu “omuz omuza” birliği ortaya koyan “Yenikapı
ruhuyla mümkün olabileceğini” düşünüyor.
“Tutanacak dal” olarak görüyor.
Liderlerin ve STK’ların bu çok duyarlı psikolojiyi önemsemeleri ve
“hayal kırıklığı” yaratmamaları gerekir.
İçeride Fetöcüler, IŞİD, PKK...
Dışarıda bazı “dost bildiğimiz” kuruluşlar ve devletler...
Bütün bunlar arasında “ortak aidiyette” kenetlenmek “hayat suyu”
gibi.
Kimse bu suyu zehirlememeli.
..........................
Her siyasi partinin, iktidarın, STK’ların kendi yarar hesaplarının
üzerine çıkarak “umuda yolculuğu” sürdürmeleri zamanıdır.
Dar açılara sıkışmadan geniş görebilmeliyiz.
Bir örnek...
TBB (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun 70
dolaylarında Baro Başkanı’nı yanına alarak Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ı ziyareti eski defterler açılarak
eleştirildi-eleştiriliyor. Oysa...