KIŞIN bastırdığı, soğuğun bıçak gibi kestiği, iliklere işlediği
şu aylarda Güneydoğu’daki Kürt yurttaşlarımız evlerinden kaçmak
zorunda kaldılar.
Yanlarına yerleşecekleri bir akraba evi olmayanlar, devletin
gösterebildiği az sayıda otel odasına geçmek şansı olmayanlar
perişan.
Okullara, camilere sığınıyorlar.
Evlerinde kalabilenler ise elektriksiz, yakıtsız...
Açlık sınırındalar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün grupta Güneydoğu’dan gelen
bazı mektupları okudu.
Durumları içler acısı...
Burada Kılıçdaroğlu’nun bir önerisini altını çizerek vurgulamak
istiyorum.
Bulundukları mahallelerdeki sokak çatışmaları nedeniyle göçmek
zorunda kalan ve başını sokabilecek bir dam altı bulamayanlara
“prefabrik konutlar” yapılmasını dile getirdi.
Gerçekten de yararlı bir “yapıcı eleştiri” bu.
Depremlerde kurulan prefabrik konutlar, çadırkentler -geçici- ama
etkin bir çözüm olabilir.
İçlerinde gezici sağlık merkezleri, seyyar mutfak olan bu sığınma
projeleri süratle hayata geçirilmeli.
Suriyeli göçmenlere yapılan bu uygulama modeli, Cizre, Sinopi,
Dargeçit, Sur’dan kaçmak zorunda kalan Kürt kardeşlerimize de
sunulması gereken imkândır.
Devlerin sıcak elini onlar da omuzlarında hissetmeli.
Bir de çocukların “eğitim sorunu” var.
Operasyonların kısa sürede sona ermeyeceği varsayımıyla bu
prefabrik konut ve çadırkentlerde okullar da devreye
sokulabilir.
Başını sokacağı, ısınabileceği, sağlık ve eğitim hizmeti
alabileceği “hijyen olanakları” da sunulan güvenli bölgeler
“siyaset” boyutunda da önemlidir.