SURUÇ’ta 30 insanımız bir “canlı bomba”nın intihar saldırısıyla öldürüldü. 104’ü de yaralandı.
Kaybettik-lerimize rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
Bu katliam bir insanlık suçudur.
Şu satırlar yazılırken henüz resmen doğrulanmasa da kuşkular IŞİD üzerinde yoğunlaşmakta.
Böylesine büyük bir kıyımı gerçekleştirmek üzere “canlı intihar bombası” pimi çekerken acaba “Allah-u ekber” diye mi bağırdı?
Çok büyük olasılıkla öyle.
Ona öğretilen “Allah ve din adına öldürürken ve ölürken doğrudan cennete gideceğidir.”
Bu öğretiyle şartlandırılmıştır.
“Dert yüklü dünyadan, huzura erişeceği cennete gideceği inancıyla” üzerindeki patlayıcıların pimini çekmiş olmalı.
Ne yazık ki Ortadoğu’nun kaderinde yazılıdır bu.
.......................
Hafta sonu Reha Çamuroğlu’nun “SULTAN SELAHADDİN EL KÜRDİ (Eyyubi)” kitabını okudum.
Selahaddin, İslam için de kutsal olan Kudüs’ü Haçlıların “Kudüs Krallığı” elinden alan ve Müslümanlara yeniden kazandıran zeki, bilge, adil, büyük komutan sultandır.
Ünü öylesine yaygındı ki Kudüs’ü geri almak için Papa’nın tüm Avrupa’ya yaptığı “yeni bir Haçlı Seferi” düzenlemek üzere “Seladdin Vergisi” salınmıştı.
Düşünün...
Bir Müslüman komutan sultana karşı Haçlı Seferi’ne para kaynağı yaratmak için bütün Avrupa onun adını taşıyan vergi ödemiş.
Selahaddin’e sadece Haçlıların devasa ordularıyla değil, Ortadoğu’daki -İslam işbirlikçileriyle, İslam’da farklı mezheplerin didişmeleriyle- de katiller devşirilmişti.
Bir gece baştan başa siyahlar giymiş, yüzlerini, ellerini siyaha boyamış, ellerinde anında öldüren zehre batırılmış hançerli 10 gölge Selahaddin’in ordugâhına sızar.
Onlardan 3’ü Selahaddin’in çadırına girmeyi başarır. Ancak...
Selahaddin ve yanındaki Karakuş adlı adamı üçünü de öldürürler.
Sonrasında...
Selahaddin düşünceye dalar, bir süre konuşmaz, böylece birkaç saat geçer.
Ve Selahaddin şöyle der:
“Ne garip, bana hançer savururken ‘Allah-u ekber’ diye bağırdılar.
Biz de onların kollarını, kafalarını uçururken ‘Allah-u ekber” dedik yürekten.”