Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması için satırlarıma şöyle başlayayım.
“Yargıya güvenirim ve saygı duyarım.”
Peki yargı yanlış yapmaz mı?
Her meslek gibi yargı insanları da elbette yanlış yapabilirler. Ama...
Sonrasında yanlışı düzelten, yanlışı ortadan kaldıran da gene yargı olur.
Bunun son örneklerini “Balyoz” davasında yaşadık/yaşıyoruz.
“En ağır suçları işledikleri” iddia edilerek, müebbede mahkum edilen TSK mensupları, önceAnayasa Mahkemesi, sonra da mahkemeler tarafından özgürlüklerine kavuştular.
“Yargı yanlışlarına” simge olan dünyaca ünlü “Dreyfus Davası’nı” da hatırlamakta fayda var.
Genç bir Fransız yüzbaşısı olan Dreyfus 1894 yılında Almanya için casusluk yaptığı iddiasıyla yargılanmış, suçlu bulunmuş, mahkumiyetini çekmesi için Şeytan Adası’na gönderilmişti.
Yıllarca basın ve başta Emile Zola olmak üzere Fransız entelektüelleri “kararın yanlış olduğu” yolunda yayınlar yaptı, kampanya sürdürdü.
12 yıl sonra 1906’da yargıtay genel kurulu kararıyla Dreyfus beraat etti. Dreyfus’a sökülmüş olan rütbeleri iade edildi.
Göğsüne “Legion d’Honneur” nişanı takıldı.
Görüldüğü gibi, yargının yanlışını yine yargı onarmış oluyor.
SİYASET Cumhuriyet’te yayımlanan “TIR’lar” haberi Türkiye’nin dış siyasetini, IŞİD odaklı Suriyepolitikasını etkileyecek önemdeydi. O nedenle konu güncel ve duyarlı. Devletin kaygılarını anlayabiliyorum. Bununla beraber, “uluslararası platformlarda Türkiye’ye karşı kullanılabilir” kaygılarından söz ediyorum. “Hukuk ve basın özgürlüğü” de gene Türkiye’nin dışarıdaki imajı için önemli ve duyarlı boyutlardır. Dün TV’de “hukukçu” kökenli Taha Akyol’u izlerken notlar aldım. Akyol’un herhalde Can Dündar, Erdem Gül ve “Cumhuriyet’le aynı fikirleri paylaştığını, onlarla yakın olduğunu” kimse düşünemez. Ama “tutuklama kararını hukuka aykırı bulduğunu” söylüyordu.