Böyle bir “duyarlı” süreçte Türkiye “başkanlık sistemini”
siyaset gündeminin birinci sırasına mı oturtmalı?
Değil.
.......................
Ancak...
Önünde sonunda Türkiye “problemli” Anayasa’sını yenilemek
zorundadır.
Konuya “zamanlama” değil ama “ihtiyacın gerçekliği” merceğinden
bakarak tahlilde fayda var.
Çünkü...
Bu gerçeğe de gözlerimizi kapayamayız.
Türkiye’nin sürüklendiği şu açmazların nedeni, aslında -belki de-
hukuk devletlerinde olması gereken “denge/kontrol” güvenlik supabı
yoksunluğudur.
Anayasa’nın düzenlemesi gereken “yürütme, yasama, yargı” arasında
“kuvvetler ayrılığı” ve bu kuvvetlerin birbirinden “bağımsız”,
güçte “dengeli” ayarlarının olmamasıdır.
Yürütmenin demokratik “kontrolünün” yetersizliğidir.
.......................
- 1982 Anayasası başından arızalı doğmuştu.
Referanduma sunulmuş ve hem “Anayasa’nın kabulüne”, hem Kenan
Evren’in Cumhurbaşkanı seçilmesi “EVET” gibi bir oylama
yapılmıştı.
- Anayasa, 12 Eylül ihtilalinin lideri Kenan Evren’in
cumhurbaşkanlığına endeksli bir metindi.
Ortaya “kuvvetlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı” ve “zayıflatılmış
yasama ve yürütme” gibi Anayasa hukukunda pek de tanımı olmayan bir
devlet yapılanması çıkmıştı. Kişiye özel ölçülerle bir tasarım ve
dikişti bu.