Zamanın akışında toplumların psikolojisi için “sinüs-kosinüs
eğrisi” metaforu kullanılır.
Bu eğrinin görüntüsünü köşeme koydum.
Bir diğer ifade de “pandül (sarkaç)” teorisidir.
Aslında ikisi de aynı “gel-git” hareketini anlatır.
Birincisi “dikey”, ikincisi “yatay...”
Özü şöyle:
Zamanın akışında toplumlar bir yönetim sisteminin “tepe” ya da
“uç” noktasına vardığında bu kez “tam aksi” yöne dönüş yapar.
Orada “tepe” ya da “uç” noktaya ulaştığında gene “tam aksi” yöne
hareketlenme olur.
Sadece bir ülkede değil.
Tek bir ülkede bile başlasa kısa sürede diğer coğrafyalara da
yansır.
“Küresel” boyut alır.
......................
Dünya siyaset sistemleri şu yaşadığımız yıllarda -ne yazık ki-
bireysel özgürlüklerin, evrensel insan haklarının, bunların
ekonomiye de yansıdığı “liberalizmin” inişe geçtiği bir “ters
yönde” hareketlenmeyi göstermekte.
Ama...
Bunu tahlile geçmeden önce yazının ilk satırlarında anlattığım
teoriyi somutlaştırayım.
HHH
Kralların egemenlikleri “Tanrının emaneti” olarak kabul edilen,
halkların da bunu içselleştirdiği yüzyıllar “sinüs-kosinüs”
dalgasının “tepe” ya da sarkacın “uç” noktasına vardığında geri
dönüş hareketini başlatan bir olayı hatırlayalım.
1789 Fransız İhtilali...
Krala karşı tam bir halk isyanıydı. Krallık kanlı bir şekilde
yıkıldı.
Gerçi...
Çok uzun sürmedi.
Daha sonra imparatorluğa dönüştü ama Fransız İhtilali’nin
“hukuksallık, kardeşlik, eşitlik” sloganı bütün Avrupa’ya
tohumlarını saçtı.
Hatta...
Amerika’ya da.