MUSTAFA Koç’u dün kaybettik.
Acısı büyük.
Çok iyi bir eş ve babaydı.
Kocaman ve sımsıcak yürekli bir dosttu.
İnsani değerleri yüksekti.
Arkadaş canlısıydı.
Vefalıydı.
Sosyal sorumluluk projelerinde aktifti.
İyi sporcuydu.
.......................
Koç Holding’i yönetmekte çok başarılı oldu.
Vizyonu geniş güçlü bir liderdi.
Kişisel olarak iyi dosttuk.
Bir ölüm yıldönümünde holdingde her yıl olduğu gibi Vehbi Bey’in
dostları toplanmıştı.
Mevlit öncesi Mustafa Koç kürsüye geldi.
“Bu yıl Vehbi Bey’i anma konuşmasını dedemin çok sevdiği
dostlarından biri olan Güneri Cıvaoğlu’ndan rica ediyorum”
demişti.
Daha evvel telefonla da söylediği için hazırlanmıştım.
O konuşma yaşamımdaki çok özel anılarımdan biridir.
Sevgili Mustafa’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.
Eşi Caroline’e, çocuklarına, babası Rahmi Koç’a, kardeşleri Ömer ve
Ali Koç’a hayattaki halası Semahat Arsel’e, tüm aileye, dostlarına,
Koç camiasına başsağlığı diliyorum.
Acılarını yürekten paylaşıyorum.
Mustafa Koç’un, holdingin başına geliş öyküsünü bundan 10 yıl önce
26 Şubat 2006’da yazmıştım.
O yazıdan bazı satırları aşağıda sunuyorum...
........................
Vehbi Bey ne isterdi?
Koç Şirketler Grubu’nun güçlü ve başarılı olduğunu, iyi
yönetildiğini, kurumsallaştığını, dağılmadan bütünlüğünü
koruduğunu, nesiller boyu liderliğini sürdüreceği izlenimi
vermesini...
Koç Grubu, onun bu yol haritasında ilerliyor.
Son 3 yıldır (Mustafa Koç, dün 21 Ocak 2016’da kaybettik) Koç
Grubu’nun başında torunu Mustafa Koç var.
Yani... 3. nesil. Dünyadaki büyük şirketlerin sadece %15’i üçüncü
kuşak tarafından yönetilmekte.
Bir söz vardır: “1. nesil kurar, 2. nesil devam ettirir, 3. nesil
batırır...”
Koç Grubu’nda bu söylem gerçekleşmedi.
Tam tersine, son 3 yılda 2 buçuk katı büyüdü.
Bunda 3. nesilden Mustafa Koç’un iyi yönetiminin yanı sıra
profesyonelleşme ve kurumsallaşma katkısı da önemli.
Koç Grubu’nun dağılmaması, kardeşlerin, torunların aynı çatı
altında bir arada kalması da onun isteğiydi.
Daha babası yönetimdeyken Mustafa Koç, aileye şöyle bir öneride
bulunuyor:
“Amerika’da değerli bir danışman var. Büyük aile şirketlerine
hizmet veriyor. Onu getirtelim.”
Rahmi Bey sonrasının yönetimini düzenlesin, karışıklık olmasın.
Bu danışman, 2 yılı aşkın süre sık sık İstanbul’a geliyor.
Aile bireylerini yüz yüze getirerek konuşmakta en zorlanılacak
konularda bile tartışma açtırıyor.
“Ailenin tek liderinin olması” ama onun da “aileye karşı
sorumlulukları, diyalog çerçevesi, haklar, görevler, beklentiler”
net çizgilerle belirleniyor.