Nazlı Ilıcak’ın “FETÖ darbesi” bağlamında yargılanması dün de
sürdü.
“Tahliye” çıkmadı.
Yanlışları vardır belki ama tanıdığım Nazlı Ilıcak’a yapılabilecek
“en son” suçlama olabilir “darbecilik...”
Sadece gazetecilik yılları değil, okuduğu “Notre Dame de Sion”
Lisesi’nden itibaren tüm yaşamı “askeri darbelere karşı tavırla”
geçmiştir.
Babası merhum Muammer Çavuşoğlu, 27 Mayıs askeri darbesiyle
devrilen DP’nin Bayındırlık Bakanı’ydı.
Yassıada’da yargılanmış, Kayseri Cezaevi’nde Celal Bayar ve diğer
DP’lilerle birlikte yatmıştı.
Genç kızlığa henüz ermiş bir kızın babasına mektupları sonradan
gazetede yayımlandı, kitap haline getirildi.
Satırlarının çoğu “darbelere -adeta- meydan okumadır.”
Bunları sınıf arkadaşlarından dinledim.
...........................
Yıllar sonra ben Tercüman’ın Genel Yayın Yönetmeni’ydim.
Nazlı da “köşe yazarlığına” henüz yeni başlamıştı.
Gene...
“Ateşli” bir “darbe karşıtı” hatta “anti militaristti.”
Ve...
Bir izlenim daha...
12 Eylül darbesi olmuş. Sabahın ilk saatleri.... Darbeyi bildiren
gazeteyi yapmış, eve gelmeden önce Ilıcakların Yeniköy’deki
yalısına uğramıştım (evlerimiz arasında 100 m bile yoktu).
Gazetenin sahibi Kemal Ilıcak’la neler olabileceğini, gazetenin
politikasını konuşuyorduk.
Nazlı, çalışma odasındaki dosyalardan bazılarını açmış, onlara
gömülmüştü.
Kemal Bey “N’apıyorsun?” diye sordu.
Nazlı’nın cevabı: “Yazımı yazacağım. Darbelere ve bu darbeye de
karşı olduğumu, demokrasinin faziletini yazacağım” olmuştu.
Kemal Bey’in “Dur, biraz bekle, ne yapmak istiyorlar görelim.
Gazeteyi mi kapat- tıracaksın” müdahalesiyle başlayan aralarındaki
tartışmanın ayrıntılarına girmiyorum.
Zaten...
Anlatmak istediğim sadece “Nazlı’nın darbelere karşı hiç değişmemiş
çizgisidir.”
.............................
Nazlı Ilıcak’la pek çok konuda fikirlerimiz farklı olmuştur. Bu
zıtlık artık tavan yaptığında, gazetenin genel yayın
yönetmenliğinden istifa etmiştim.
Güneş gazetesinin kurucu ortaklarından biri ve genel yayın
yönetmeniydim.
Nazlı’yla ve Kemal Bey’le yıllarca “dargın” kaldık. Nazlı’yla
karşılıklı çok sert yazılar yazdık.
Benden sonra Nazlı’nın yazıları nedeniyle gazetesi birkaç kez 12
Eylül yönetimi tarafından kapatıldı.
43 yıl geriye uzanan gözlemimle oluşan kanaatim gereği, Nazlı’nın
“bilerek ve isteyerek -benim de daha o gece yıldırım baskıya
yazarak net karşı tavrımı koyduğum- 15 Temmuz FETÖ darbesi içinde
yer alabileceğine, bir darbenin olacağını bile bile FETÖ’cü gibi
yorumlanacak yazılara imza atacağına” inanamıyorum.
73-74 yaşında bir kadının çocuklarından, torunlarından -tabiatında
olmayan- bir suçlamayla ayrı bırakılmasına, hapiste tutulmasına
içim “cız” ediyor.
..........................
Hukukçu (İstanbul Barosu avukatı) kimliğimle
elbette ilke olarak yargıya saygılıyım.
Ancak...
Adalet için de yargıya böyle gözlemler ve izlenimlerle tanıklığın
da yararına inanıyorum.