Önce “ağırıma giden” bir durumun altını çizeyim.
‘ SDG’nin bel kemiğini oluşturduğu YPG ve onun da bel kemiğini
oluşturduğu PKK’ya ABD tarafından “ağır silahlar” verilmemesi için
Türkiye’nin uğraşıları ve Beyaz Saray’dan geri çevrilmesine herkes
gibi ben de tepkiliyim.
Ancak...
Ağırıma daha fazla giden şey, “yerel Suriyeli Kürtler takviyeli
PKK’ya ağır silah verilmesinin Türkiye’de endişe yarattığı”
algılarıdır.
Hepi topu Suriyeli YPG’liler dahil 20 bin kişi.
Onların içindeki ve Kandil’deki, Sincar’daki, Türkiye’dekiler dahil
10 bin PKK’lı...
“5-10 tank, birkaç yüz tanksavar, birkaç yüz ısıya duyarlı füzeyi
SDG’den apartsalar, Türkiye’nin güvenlik güçlerine karşı kullanmaya
kalksalar” ne yazar?
Türkiye, NATO’nun ikinci büyük silahlı kuvvetlerine sahip.
Savaş jetleri, askeri amaçlı helikopterleri, topları, füzeleri,
binlerce tankı karşısında “DAEŞ’e karşı kullanılması için ABD’nin
verdiği/vereceği ağır silahlardan apartabildiklerini PKK’nın
kullanmasında “kıymet-i harbiye” yok mesabesindedir.
O Türkiye ki 1980’li yılların sonunda, en güçlü dönemini yaşayan
Hafız Esad Suriye’sine “Ya topraklarınızdaki Apo’yu ve kontrolünüz
altındaki Bekaa kampında bulunan PKK’lıları tümüyle hudut dışı edin
ya da bunu yapmazsanız, tepenize bineriz” restini çekmişti.
Hafız Esad, dönemin Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek’in palas pandıras
Şam’a uçması ve “Türkler çok ciddi, dediklerini yapmazsan, sınırdan
girip birkaç saatte Şam’a varacaklar. Koltuğunu kaybedersin,
sığınacak yer bulamazsın” uyarısı üzerine yelkenleri suya
indirmişti.
Abdullah Öcalan’ı da kamplardaki PKK’lıları da sınır dışı
etmişti.
Öcalan’ın ülke ülke gezerek sığınacak devlet ararken, MİT
tarafından Afrika’da yakalandığı ve İmralı Adası’na götürüldüğü
hatırlayın.
Suriye’ye diz çöktürmüş olan büyük devlet Türkiye apartılan birkaç
ağır silahlı PKK’dan mı çekinecek?
Elbette...
Sayıları az da olsa bu ağır silahların PKK tarafından Türkiye’nin
güvenlik güçlerine karşı kullanılması halinde can kayıplarımız olur
ama bilanço acılarımızı daha da yoğunlaştırmakla birlikte “Yel
kayadan ne koparır” mesabesinde kalır. ‘
.........................