ALMAN parlamen-tosu, 100’üncü yılda değil de neden sonra, bu yıl
“soykırım” kararı aldı?
Bu kararın hazırlayıcıları, destekçileri hep aynı.
O halde değişen ne?
Türkiye’nin son yıllarda uluslararası ilişkilerde zayıflayan
profili mi?
Hani... “Şerefli yalnızlık” tanımının yapıldığı durum sebebiyle
mi?
......................
Böyle düşünenlerin sayıları hiç de az değil.
ABD ile Türkiye arasında esen “serin rüzgârlar” bilinmeyen şey
değil.
Dünkü gazetelerde “Fırat’ın batısına geçen PYD’nin güçleri”
fotoğrafları bile yeterli.
Rusya ile zaten hava sert rüzgârlı ve soğuk.
Şimdi Almanya parlamentosunun aldığı “Ermeni soykırımı” kararı ile
büyük devletlerle arıza dizisi üçlenmiş oluyor.
Fransa aynı kararın daha da soslanmışını parlamentodan zaten
geçirmişti. Fransa’da “Ermeni soykırımı yapılmamıştır” demek cezaya
tabi suçtur.
.......................
Daha da kaygı vereci olan şey, “şerefli yalnızlık” sürdükçe
dışarıdan darbelerin artması tehlikesidir.
Başbakan Binali Yıldırım “Düşmanlarımızı azaltıp, dostlarımızı
artıracağız” söylemiyle göreve başlarken gerçekçidir.
Türkiye’nin dostlara ve dayanışmaya ihtiyacı var.
Sadece Türkiye’nin değil, yer küredeki her ülkenin durumu
budur.
21’inci yüzyılın gerçekçi dış politika teorisi “bağımsızlık” ile
“karşılıklı bağımlılık” dengesidir.
Türkiye yarım yüzyılı aşkın süredir bu teoriyi başarıyla
uygulamıştır.
NATO çıpasını merkez alarak “başta Amerika” olmak üzere bütün
üyelerle “kendi bağımsızlığını” koruyarak ama ittifakın ruhu olan
“karşılıklı bağımlılığa” uyumlu kalmak çizgisini sürdürmüştür.
Bunun esası da ünlü “kazan kazan” teorisidir.
Bu terorinin “Nobel” kazandığını da hatırlatmış olayım.
NATO zaten “ortak yararlar” üzerine inşa edilmişti.
Türkiye “AB’ye üyelik süreciyle” bu “ortak yararlar” ve “kazan
kazan” odaklı bir “aidiyet” çemberine daha adım attı.
Devlet yapılanmasını başta hukuk olmak üzere Batı demokrasi
düzeyine yükseltmek adımlarını attı.