Barzani’nin “Bağımsız Kürdistan Devleti” için “referandum”
ısrarı -son anda bir değişiklik olmazsa- yeni bir Ortadoğu
yangınının vahim işaretlerini vermekte.
Son anda değişiklik ne olabilir?
“1- Baskılar karşısında Barzani referandumu erteler.
2- Barzani Irak hükümetiyle anlaşır. Uluslararası bazı garantiler
alır. Referandumdan vazgeçer.”
....................
Bu umutlar hâlâ var ama gittikçe ışığını yitirmekte.
Bu durumda kibriti çakacağı anlaşılmakta.
....................
Türkiye “sözel” tavırlarını zaten koymuştu.
Şimdi bu tavırların altını doldurma aşamasında.
MGK toplantısı 1 hafta önceye alındı.
Millet Meclisi toplanarak “sınır ötesi askeri müdahale izni” için
30 Ekim’den geçerli olmak üzere karar alacak. (30 Ekim’e kadar bir
Meclis kararı zaten var.)
....................
Peki...
Kuzey Irak’ta Bağımsız Kürt Devleti referandumunda “EVET” kararı
alınırsa, Türkiye, sınır ötesine askeri müdahalede bulunabilecek
hukuk dayanaklarına sahip mi?
Başbakan Binali Yıldırım ayrıntı vermeden “anlaşmalardan doğan
haklarımıza dayanarak” söylemini vurgulamakta.
Buna açıklama getirmekte yarar var:
Türkiye, Irak ve İngiltere arasında 5 Haziran 1926’da “Ankara
Anlaşması” imzalanmıştı.
“Türkiye ve Irak arasındaki sınırı belirleyen ve komşuluk
ilişkilerini düzenleyen” bu anlaşmada “bağlantılı taraflardan her
bir belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul
ederek, bunu değiştirmeyi amaçlayan herhangi bir girişime geçmekten
sakınmayı yükümlenir” hükmü yer almakta.
Barzani’nin düğmeye bastığı “Bağımsız Kürdistan Devleti” kurulursa,
1926 Ankara Anlaşması’nda öngörülen sınır çizgisi bozulmuş ve
değişmiş oluyor.
Irak, anlaşmayı imzalayan devlet olarak “sınırın bozulması ve
değişimini amaçlayan bir girişimden sakınma yükümlülüğünü” yerine
getirememiş bulunacak.
Çünkü...
O sınır Irak devletiyle saptanmışken, ortaya başka bir sınırdaş
devlet çıkıyor.
.....................
Irak, bu yeni “Bağımsız Kürdistan Devleti’nin” kurulmasını
önleyemeyerek yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde ne
olacak?
1926 anlaşması -bir yoruma göre- yürürlüğünü yitirmiş
bulunuyor.
Oysa Türkiye Musul ve Kerkük’ü bu anlaşmanın bütün hükümlerinin
yürürlükte kalması koşuluyla Irak’a bırakmıştı.
Anlaşma yoksa “statüko ante”ye, eski duruma dönüş mü?
Yani...
1926 anlaşması öncesinde görüşmelere temel alınan ve Musul-Kerkük’ü
de kapsayan “Misak-ı Milli” hudutlarına dönüş hakkı mı?
Bir de 1946 anlaşması konuşulmakta.
Bu da yukarıda anlattığım “sınır bozulma ve değişme hallerinde”
Türkiye’ye sınırların ötesinde 75 km girebilme olanağı...
.....................
Uluslararası hukukta mesafe almak uzun süreçtir.
Çoğu kez sonuca varılamaz.
75 km giriş ise her halde özellikle devrede olan büyük devletlerin
de kazanılmasını gerektirebilir.
Çok karışık bir sorun.
Ama milli bir sorun olarak da çok önemli.
Şu satırlar yazılırken MGK işte böylesine hassas bir konu için
toplanmak üzereydi