Dünkü yazıma noktayı koyup gazeteden çıktıktan bir kaç saat sonra acı haber geldi.
Binbaşı Arslan Kulaksız Muş/Malazgirt’te şehit düşmüştü.
Arslan Binbaşı eşi ve çocuğuyla bir ziyaretten dönerken özel aracı arızalanmış.
Arslan Binbaşı ne olduğunu anlamak için çıktığında arkada takip eden iki araçtan açılan çarpraz ateşle şehit edilmiş.
Eşi ve çocuğu -buna kurtulmak denirse- kurtulmuşlar.
.......................
Bu nasıl bir vahşettir ki bir kişiyi eşinin ve çocuğunun gözü önünde kurşunluyorlar?
Kendilerince bir “savaş hali” ilan etmişlerse eşi ve çocuğuyla dost ziyaretinden dönerken birini -asker bile olsa- öldürmek gene de “savaş” tanımına girmiyor.
Bunun adı “cinayettir.”
Kimse tarafından onaylanamaz.
Tam tersine, kendine doğru “tepki dalgaları” yükseltir.
......................
Dün sabah gene böyle bir acı haber geldi.
Hakkari / Şemdinli de Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya sivil giymiş ve çarşıya inmiş.
Bankada işlem yaparken gene haince kurşunlanmış.
Kaldırıldığı hastanede ne yazık ki kurtulamamış.
Çatışmada değil sivil giysiler içinde, güncel yaşamın ihtiyaçlarını karşılarken bir askere pusu kurmak, öldürmek de “cinayettir.”
.......................
Diyarbakır’da trafik polislerini “Kaza var” diye telefonla çağır, geldiklerinde ise yaylım ateşine tut.
Suruç’ta iki polisi yataklarında enselerinden susturucu takılmış silahlarla öldür.
Bunlar “savaş” mı?
Hayır...
Kalleşçe ve taammüden “cinayet.”
.......................
Şu son 1 haftanın cinayetlerinin tamamını yansıtmıyorum ama belirtmek istediğim bir şey var.
Uluslararası hukukta “terör” ve “terörist” için çok sayıda tanım yapılmıştır.
Birbirine yakın tanımlardır.
Ancak hepsinin ortak paydasında “sivillere saldırı” ölçütü yer alır.
PKK bir çatışmada ya da -elbette onaylanamaz ama- güvenlik güçlerinin resmi merkezlerini hedef alan eylemlerde değil “sivil” tanımına giren özel yaşamlara saldırılarıyla uluslararası hukukun “terör örgütü” kodlarına girmektedir.
.......................
Ayrıca...
Hem toplum psikolojisinde kendisine tepki dalgaları yükseltip dışlanırken hem de kendini TSK’nın yüksek donanımlı güçlerinin hedefi haline getirmiştir.
Dahası...
Dayandığı tabanı da itmiş oluyor.
2 yıllık ateşkes boyunca normal hayatına dönen, silahsız, kansız, baskınsız, dehşet anları yaşamamaya artık alışmış bölge halkının gözünde “süreci kundaklayan” yani bu kanlı oyunda “kötü aktör” rolünü üstlenen karakteri yeniden üstlenmiş bulunmakta.
Öte yandan...
Kandil, 7 Haziran seçimlerinde önemli oy oranına ulaşan, Türkiye partisi olarak algılanmaya başlayan HDP’yi de itibarsızlaştırmakta.
Bir bakıma Öcalan’ı da “tiyatro dekoruna” dönüştürmekte.