Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan -haklı olarak- dün şöyle
sesleniyordu:
“Senin dostun, müttefikin Türkiye mi, PYD ve PKK mı?”
Sonra şöyle diyordu:
“Bizim düşmanımız olan PYD’ye silah veriyorsun. PYD’yle PKK aynı
şey.”
.......................
8 yıllık başkanlık döneminde Obama siyaseti ABD-Türkiye
ilişkilerini işte bu “dramatik noktaya” getirmiş bulunuyor.
Obama siyasetinin temsil ettiği ABD’ye karşı Türkiye’de, “ciddi
güven sorunu” oluştu.
.......................
Sadece Türkiye’de değil...
Obama yönetimi Ortadoğu’da kendisi için “güvenilmez dosta (!)”
psikolojisini başka ülkelerde de derinleştirmekte.
Dünya siyaset pistinde “ayrılmaz ekürisi” olarak görülen İsrail’e
bile Obama “fay kırılmaları” yaşatmakta.
İsrail devletinin kuruluşundan bu yana 70 yıla yakın süredir ABD
her konuda, her platformda İsrail’in arkasında yer almıştır.
“Koruyucu büyük ağbi” rolünü oynamıştır.
Öyle ki...
“ABD’nin ve İsrail’in 2 başkenti olduğu” konuşulur yıllardır;
“Washington ve Tel Aviv... (Gerçi İsrail’in uygulamadaki başkenti
Kudüs’tür ama uluslararası hukukta hâlâ Tel Aviv kabul
edilir.)”
Ancak...
Obama’nın başkan seçilmesinden bu yana ABD ve İsrail arasında
-Obama’nın geleneksel çizgide kırılmalar yapması nedeniyle- “makas”
açılmaktaydı.
Obama gerçi, İsrail’e ekonomik yardımını sürdürmekteydi ama
siyasette ve özellikle Filistin sorununda İsrail’i hayal
kırıklığına uğratan tavırlar alıyordu.
Obama ve İsrail Başbakanı Netanyahu arasında esen rüzgârlar
soğumuştu.
BM Güvenlik Konseyi’nin “İsrail’in Filistin topraklarında yeni
yerleşim bölgeleri kurmaya son vermesini isteyen” son kararı Musevi
dünyasında fırtınalar koparttı. ABD “veto” etseydi karar
alınamazdı. ABD delegesi “çekimser” kalarak aslında kararın
kabulüne “yeşil ışık yakmış” oluyordu. “Güven sorunu” üstüne tüy
dikmekti bu.
.......................
Burada bir parantez açayım...