YENİ Şafak ve Yeni Akit gazetelerine saldırıları en güçlü
tepkimle kınıyorum.
Her iki gazetenin camialarına “Geçmiş olsun” dileklerimi
sunuyorum.
.....................
Medya “özgür” olduğu ölçüde “demokrasi” de güçlüdür.
Medyaya patlayıcılarla, namlularla ya da diğer “baskı
yöntemleriyle” ayar vermek “demokrasi kirlenmesini” üretir.
O “kirli demokrasi” dokularında oluşan virüsler sadece tek tarafa
saldırmaz.
Mutasyon geçirerek başka adreslere de vurur.
Hürriyet refikimize saldırılar bakın mutasyona uğramış ve dün de
diğer mahalledeki Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine de uzanmış
bulunuyor.
Şiddetin “benden” ve “senden” olanı değil, hem “sana” hem “bana”,
ikimize de, hepimize de “lanetlidir” ortak paydasında
birleşmeliyiz.
Siyaset kurumları da “iktidarı, muhalefetiyle” bu bilinçle “hedef
gazete, hedef gazeteci, hedef TV” göstermekten özenle
kaçınmalıdır.
“Şiddet” bir “bumerang” gibidir.
Önce “fırlattığın adrese” yönelir ama sonunda döner sana geri
gelir.
Birbirimizin fikirlerini benimsemiyor olabiliriz.
Hatta “karşı da...”
Fakat “demokrasiyi” içimize sindirmeli, oyunun kuralları içinde
kalmalıyız.
Sadece “patlayıcılar ve namlular” değil, “satırlar” da silah gibi
kullanılmamalı.
Kimse adres göstermemeli.
Üslup, “demokrasinin” birlikte yaşama kültürünü yansıtmalı.
Gazete sayfaları, TV ekranları ne “savaş meydanıdır” ne de “eylem
koyma alanı...”
Sayfalar ve ekranlar “fikir forumlarıdır.”
Karşılıklı saygı ve en karşıt olduğumuz görüşlere hoşgörü bu “fikir
forumlarında” harmanlanır.
Kamuoyu bu fikir harmanında mayalanır, yoğurulur.
Ekşitmeye ne gerek var.
Gazetecilik mesleğinin ortak kültüründe şöyle bir söylem “omurga”
gibidir.
“Bab-ı Ali (Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in 1980’li yılları
sonuna kadar gazete binalarının bulunduğu Cağaloğlu için kullanılan
söylem) bir büyük konaktır.