Bundan tam bir hafta önceki yazımın başlığı “Partili
cumhurbaşkanı” idi.
“Neyin olacağını görmek için önce nelerin olmayacağını görmek
gerekir” yöntemiyle işin sonunun da “partili cumhurbaşkanına
varacağını” öngörmüştüm.
Yazının o bölümü şöyleydi:
.......................
“Neyin olacağını görmek için, nelerin olmayacağı ufuk turundan
sonra” mantık bizi kendiliğinden aranan formüle götürüyor:
“Partili cumhurbaşkanı...”
Böylece...
Anayasa’nın “tarafsız cumhurbaşkanı” emredici hükmü kaldırılır.
Bahçeli’nin işaret ettiği “fiili durumun hukukileştirilmesi”
hamlesi anlam kazanabilir.
“Parlamenter sistem” de değişmemiş olur.
Herhalde Bahçeli, “parlamenter sisteme denge kontrol
mekanizmalarını getirecek bazı değişiklikler” isteğinde de
bulunuyor olmalıdır.
Çünkü...
Angaje olduğu söylem “geliştirilmiş parlamenter sistemdi.”
.......................
AK Parti’nin öncelikli “A” planı “başkanlık sistemi”ydi ama diğer
seçenekler arasında “partili cumhurbaşkanı” da vardı.
1960’a kadar 10 yıl cumhurbaşkanlığı yapan merhum Celal Bayar da
“partili cumhurbaşkanıydı.”
Elinde taşıdığı, baş tarafı iç içe geçmiş “D” ve “P” harflerinden
oluşan bastonu meşhurdu.
......................
Bu bir siyasi formül öngörüsüdür.
Yanılıyor olabilirim.
Ancak...
Artıları ve eksileriyle, “partili cumhurbaşkanı” anayasa
değişikliği önümüze geldiğinde ayrıca tartışırız.
.....................
Ve gerçekten öyle oldu.
İsmet İnönü partili cumhurbaşkanıydı.
İktidar politikacıları ve medyası, CHP’nin tepkilerine “İsmet Paşa
da hem CHP Genel Başkanı hem cumhurbaş-kanıydı.
O halde neden şimdi itiraz ediyorsunuz ki?” gerekçesini öne
sürüyorlar.
Ancak...
Taha Akyol’un belirttiği gibi “parti devletiydi”