Kurtul Altuğ da “artık görün-mezler” arasına göçtü.
Ağbimdi...
54 yıl oluyor.
1962’nin yazı...
Ankara Hukuk öğrencisiyim, gönlümde gazetecilik ateşi...
Arkadaşlarım aracılığıyla tanıdığım gazeteci Atilla Bartınlıoğlu’na başvurdum.
Saçlarına kır düşmüş, daima şık, İstanbul kökenli bir Ankara gazetecisi.
30’lu ilk yaşlarda olmalı.
“Gazeteci olmak istiyorum, bana o kapıyı açar mısın” dedim.
Cevabı “Şansın var, bizim AKİS dergisinde muhabir Şahin Tekgündüz istifa etti. Seni onun yerine önerebilirim” oldu.
Ertesi sabah için sözleştik.
O gece gözüme uyku girmedi.
İnanılmaz heyecanlıydım.
AKİS bir gazetecilik mabediydi o zaman
Gazetelerden fazla satıyordu, siyasetin nabzı AKİS’te atardı.
Derginin başyazarı ve sahibi, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün damadı, usta gazeteci Metin Toker’di.
Sabah 10’da Atilla Bartınlıoğlu’yla buluştuk.
Ankara’nın Bab-ı Ali’si diyebileceğimiz Rüzgarlı sokakta AKİS’e götürdü.
Önce AKİS’in ünlü Genel Yayın Yönetmeni Kurtul Altuğ’a...
Deri koltukları olan bir odada Altuğ masasının başındaydı.
Beni bir güzel sorguladı.
Ailemi, eğitimimi...
“Bizim işimiz zor, hem haber, hem araştırma, hem ayrıntı, hem yorumu harmanlayan yazılar yazacaksın. Hiç deneyimin var mı” diye sordu?
Bir yıl önce talihsiz bir gazetecilik maceram olmuştu.
Sonraları TRT Genel Müdürü olarak tanınan Doğan Kasaroğlu’nun Temsilcisi olduğu Ankara Bürosu’na “stajyer” olarak girmiştim.
İyi gidiyordu...
Fakat...
İstihbarat şefi Necdet Onur’a küstahlık etmiştim.