TV ekranlarında siyaset programlarının başrollerini “kamuoyu
araştırma şirket yöneticileri/uzmanları” oluşturuyor.
Tahminleri ve analizleri “siyaset farkındalığı” katkısıyla çok
önemli.
Partilerin 1 Kasım’da alacakları oy oranları için öngörüleri
“verilere” dayalı olmanın yanı sıra “nedenleri” de ortaya
koyuyor.
İzleyenleri düşünmeye, irdelemeye çağrı gibi...
Türkiye’de seçmen genellikle hatta büyük çoğunlukla “duygularıyla”
tercih yapar.
İnanç, etnisite, sosyal ve ekonomik statüsüne öfke, oy sandıklarına
yönelen akımlardır.
Bir lidere “hayranlık” ya da “nefret” gibi uçlara savrulmuş,
kutuplaşmış seçmen demokrasinin zeminini bir fay hattı gibi ortadan
böler.
Oysa...
Demokrasinin kalitesi seçmenin “rasyonelleşmesi” ile doğru
orantılıdır.
Yani...
“Akılcı” tercihler yapabilmesiyle...
Kendi yararlarıyla ülkenin yararlarını kesiştiren, parti ve lider
tercihi için doğru zamanlama (momentum) yapabilen, körükörüne ve
gönüllü zihniyet köleliğine dönüşmemiş esnek iradeye sahip bilinçli
seçmenle.
Hiçbir parti “yüzde şu kadar kemikleşmiş oyum var” lüksüne sahip
olamamalı.
Beklentileri karşılayamadığı takdirde tabanının altından kayacağı
kuşkusunu hep içinde hissedebilmeli.
......................