Türkiye’ye “yeni anayasa” için“Her şey bitti de sıra buna mı geldi” diyenlere karşın “Tam tersine, asıl şimdi sırasıdır.”
Gerçi...
“Güney-doğu’da PKK’nın hendekleri arasında sıkışmış mahalleler varken... Onları temizlemek için güvenlik güçleri canları pahasına çatışmadayken... Her gün şehit cenazeleri kalkarken... Nevruz’la birlikte hendek eylemlerinin büyük şehirlere yayılmasının kara tezgâhları konuşulurken... PYD’nin son kanton zincirinde son halka olan Fırat’ın batısı bir tehdit olarak büyürken”yeni anayasanın ve başkanlık sisteminin gündemde “öncelik alması” yadırganıyor olabilir.
Ama...
Türkiye’nin diğer siyasi ve yapısal sorunlarının yanı sıra özellikle “PKK kalkışımı”çözümü için de“yeni anayasa” bir“sol anahtarı” gibidir.
“Ses kaosunun”bir “düzenli” notalar akışına evrilmesini açacak o baştaki “sol anahtarı...”
YENİDEN YAPILANMA
ENyalın yaklaşımla “iktidar bölünemez (iktidar tecezzi kabul etmez)”temel ilkesi gereği devlet güçleri, ülke topraklarının her santimetrekaresinin “tek egemenidir.”
Yani...
Birkaç ilde, ilçede bazı mahallelere hendekler kazarak, bunları patlayıcılarla tuzaklayarak, evler arasında geçitler, yer altında tüneller açarak PKK’nın “Buralarda özerklik ilan ettim” demesi elbette kabul edilemez.
Oldubittilerle Suriye’deki“kantonlara”özenerek “fiili durumlar” yaratılmasına şans tanınmaz.
Fakat...
Tek mücadele yöntemi de “devlet güçlerinin silahlı müdahale-sinden” ibaret değildir.
Başta o yörelerde kalan ya da göçen Kürt yurttaşlar, ticaret faaliyetleri çökenler olmak üzere devletin bölgeye “kucaklayıcı şefkat” kimliğini de sunması gerekir.
Ayrıca...
Bölgenin iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel ihtiyaçları ve beklentileri de karşılanmalıdır.
Ancak...
Bunlar da artık -galiba- yeterli değil.
Türkiye’nin bütünüyle huzurlu ve eşit vatandaşlığa dayalı kalıcı barışa geçmesi için “tanımların”yenilendiği, eşit vatandaşlığın “ilkeden” ete kemiğe bürünerek gerçekleştiği yeni bir devlet ve yapılanma ihtiyacı kendini dayatıyor.
Bunun da yolu “yeni anayasa...”
Her etnisiteden, her din ve mezhepten, atelerden bütün yurttaşların aidiyetini kabul ettiği, diğerleriyle paylaştığı evrensel insan haklarına dayalı yeni bir anayasa.
Bu durumda “yeni anayasa” görülüyor ki “fantezi” değil “öncelikli” ihtiyaçtır.
“Silahı”anlamsızlaştırarak “devre dışı bırakan” bir yeni anayasa, Kandil zihniyetinin / tezgâhının düşeceği ve çıkışı olmayan “asıl hendektir.”