Suriye’nin nüfusu -iç savaş başlamadan önce- 17 milyon dolaylarındaydı.
Bunun 2 milyondan fazlası bir süredir Türkiye’de.
Yani...
8’de 1’i.
Yani...
Her 8 Suriyeliden 1’i Türkiye de dolaşıyor.
Başka bir örnek...
Yunanistan’ın 4’te 1, İsviçre’nin 3’te 1 nüfusuna eşdeğer bir nüfus erozyonu Türkiye’ye kaymış.
.........................
Türkiye dış politikasının “olumsuz rolü” ayrı bir tartışma konusu.
“Şunlar, şunlar, şunlar hataydı, yapılmasaydı şöyle, şöyle, şöyle olurdu” çerçevesinde bir “alternatif tarih” yazmak için çok daha fazla ve derin bilgi gerekiyor.
Fakat...
Sonuç ortada.
Yekun çizgisinin altında “başarı” yazmıyor.
Hiçbir mazeret, gerekçe “başarının” üstünde olamaz.
Siyaset “imkânsızları ve imkânları yöneterek sonuç alma sanatıdır.”
..........................
Her şey bir yana, sadece enflasyonu da yukarı iten “tarım ve hayvancılık” fiyat endeksine bakınız.
“Kendi kendini besleyebilen” Türkiye’de gıda fiyatlarının sıçramalarla yükselişinin başat nedeni üretimin ansızın gelen bu 2 milyonu aşkın Suriyeli ile birlikte birden büyüyen pazara yetmemesidir.
Arz bu göç dalgasıyla kabaran talebi karşılayamıyor.
..........................
Bir diğer sorun işsizlik.
2 milyonu aşkın Suriyelinin gelişiyle işsizlik oranı da şişti.
Kamplara sığmayan ve Türkiye’ye dağılan Suriyeli iş gücü çok az ücretle ve kayıt dışı çalışmaya başladı.
Türkiye vatandaşı iş gücü ya işini yitirdi, ya Suriyeli kaçak iş gücünün düzeyinde ücrete mahkum oldu. Geçim düzeyi düştü.
Buna fiyatları sıçramalar yaparak artan gıda fiyatları nedeniyle sofralarının büsbütün yoksullaştığı gerçeğini de ilave edin.
Türkiye’nin sosyal dokusu da bozulmakta.