Seçim Hükümeti’nde“2 HDP’li bakan” anlamlıydı.
Türkiye’de Kürt siyaseti için“parlamenter yolun” açık olduğunun kanıtıydı.
“Silahlı”mücadele yani “dağ yolu” yerine meşru siyaset zemininde seçme ve seçilme kanallarının geçerliğini “vitrine” taşıyordu.
Gerçi Türkiye siyasetinde Kürt kökenli yurttaşlarımız milletvekili bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmuşlardır ve bu doğaldı ama HDP’li iki bakan “ilk”ti.
Kürt siyasetini programında açıklayarak ve özüyle bu siyaseti uygulayan bir parti“resmen” ilk kez hükümette bakan düzeyinde temsil edildi.
Bu bir “anlaşmalı, protokollü, ortak müşterekleri olan”bir koalisyon hükümeti değildi.
Anayasa öngördüğü ve parlamentodaki her partinin milletvekili sayısı oranında temsil edildiği -zorunlu- “seçim hükümetiydi.”
HDP sistemden “dışlanmamış”oluyordu.
Kimse “Siyaset zemininde mücadele olanağı kalmamıştır o halde tek seçenek silahlı mücadeledir”diyemezdi.
........................
Kendi iradeleriyle de olsa iki bakanın da istifasıyla, HDP ve dolayısıyla “temsil ettiği Kürt siyaseti”bir bakıma sistemden “soyutlanmış” oluyor.
Keşke...
Başbakan Davutoğlu o iki bakanla ve HDP’yle diyalog kurarak, bu durumu engelleyebilseydi.
Gerçi...