Yarım yüzyılı aşan gazetecilik yaşamımda suikastlara, ihtilallere, darbe girişimlerine, 1 Mayıs gibi katliamlara, Madımak’ta olduğu gibi insanların diri diri yakılmalarına, gazetecilerin öldürülmelerine, Başbakan ve bakan idamlarına, büyükelçiliklerin basılmasına, büyükelçi otomobillerinin yakılmasına, başbakanların yumruklanmalarına kadar kadar çok olaya tanık oldum.
Ama...
Gazetelere ve siyasi parti genel merkezlerine vandalca saldırılar için aynı şeyi söyleyemem.
Net olarak hafızam beni 1960’lı ilk yıllara götürüyor.
....................
27 Mayıs İhtilali’nden sonra DP’nin (Demokrat Parti) yerine AP (Adalet Partisi) kurulmuştu.
Kayseri Cezaevi’ndeki başta Celal Bayar olmak üzere DP’lilerin tahliye edilmesi ve siyasete dönüş hakkının verilmesi için politika yapıyordu.
Kızılay’daki genel merkez binasının önünde 10 binlerce kişi “protesto” için toplandı.
Önce sloganlar atıldı.
Sonra kalabalık hareketlendi.
Tahrik edici konuşmalardan sonra binaya girdiler.
Cam, çerçeve indirdiler, masa, yazı makinesi, telefon ne varsa kırdılar döktüler.
Üzerinde “Adalet Partisi Genel Merkezi” yazılı koskoca tabelanın kâğıt gibi yırtıldığını gördüm.
Sonradan öğrendik ki Süleyman Demirel o sırada Genel Başkan Yardımcısı’ymış.