Koalisyon Hükümeti kuruluşu için bir referans “John Nash”
yaklaşımı olabilir.
Prof. John Nash’ın “Kazan Kazan (Vin Vin)” teorisi Nobel
ödüllüdür.
Her iki tarafın da “kazanacağı” bir beraberliğin temeli bu
yaklaşımla sağlam olur.
Türkçemizde de John Nash daha doğmadan bile var olan aynı kapıya
çıkan şu söylemimizi hatırlayalım:
“Yok öyle hep bana, hep bana... Var bir sana, bir bana.”
Yani...
Diğer bir özdeyişimizle “nalıncı keseri gibi hep kendine
yontmayacaksın.”
Ortaklık zemini böyle “kazan kazan” mantığının iyi niyet taşlarıyla
döşenirse beraber yürüyüş mümkün olur.
.......................
Ama...
Türkçemizdeki bir başka deyiş olan “karşı tarafı mandepsiye
bastırmak” kafasıyla masaya oturursan, maya tutmaz.
En büyük akılsızlık, karşısındakini aptal sanmaktır ya da aptal
yerine koymaktır.
Devam...
Ayrıca...
“Devrin, devranın değiştiğini” kabulleneceksin.
“Sen o aklını kendine sakla, senin aklına ihtiyacımız yok, biz en
iyisini biliriz” ritüelinin de geçerliğini yitirdiğini, “tedavülden
kalktığını” içine sindireceksin.
“İktidarı paylaşmak” alışmadığım şey ama sandıktan aldığın yetki de
bu kadar.
.......................
Öte yandan...
Muhalefet yıllarının “atıp tutma” konforunun da artık olmadığını
göreceksin.
“İktidarı paylaşmak” sorumluluğunun da raconu vardır.
O özdeyişe de işaret edeyim.
“Taç giyen baş akıllanır.”
Buradaki “akıl” sözcüğü “sorumluluk” anlamındadır.
“Yumurta küfesini” tek başına sırtlamayacaksan bile, yükü
paylaşacaksın.
Yumurtaları kırmadan ortak taşımak siyaseti ustalık ister.