Umutsuz olan, en kötüsü memnun olmayı çok sevmeyen
taraftarlarının önüne çıkarken, aslında "en zor" maçını oynadı
Fenerbahçe. Yüzde 78 topla oynama oranı ile tamamladıkları ilk yarı
bittiğinde, keyif seansı yapmış izleyenler. Ersun Hoca'nın "baskı"
isteyen oyun tarzını, ayağa pas ile zenginleştirip, telaştan da
uzaklaştırdılar. Yani; sadece Emre'yi geri getirmeyip, O'nunla
birlikte Başakşehir'in pas organizasyonu da naklettiler takıma.
Çağdaş, akıl taşıyan, hükmeden, hatta emreden bir şekilde oynadılar
45 dakika boyunca. Üç penaltı kazanıp, ikisini gole çevirdiler.
Muriqi'nin takımı rahatlatması, aslında rakibi de bitirmesiydi. "Bu
maç bizim" mesajını her adımda, her pasta verdiler Gazişehir
takımına.
Kaptan Emre'nin bir kez daha Türkiye'nin en iyisi orta sahası
olduğunu gördük. Tribünlerin de "kalbini" taşıyan bir oyun lideri
olarak, arkadaşlarıyla birlikte daha birinci haftadan liderlik
koltuğunun tadını verdi. Adı şampiyonlukta geçen rakipleri, ilk
haftayı yenilgilerle tamamladılar, son üç sırayı paylaştılar.
Sadece kazanma haftası değildi dün gece, kapı zilini iki kere
çalıp, "ben geldim" diyen gurbetteki "ağabey" de vardı sahada.
Farklı sonuç elbette eksiklerin üzerini örtmeyecek, ama bir gerçeği
de gözlere soktu Ersun Yanal ve talebeleri, tribünleri ile birlikte
"kader" birliği yapan "inanmışlar taburu" oluşturdular.
Çoook uzun bir adan sonra gördüğünü, çekinmeden çalan bir hakem
(Arda Kardeşler) ve dikkatini takımın rengine göre ayarlamayan VAR
ekibi vardı. Üç penaltı kararı da doğruydu.
Sosyal medyadaki trollerin işine gelmeyen şeylerdi bunlar. Eski
alışkanlıklar bitti artık. Galiba "Türk Hakemleri" diyebileceğimiz
maçlar öncesindeyiz.
Düdükten geçen şampiyonluklarla ilgili haberleri de bitireceğiz
umarım.