Sezonun en iyi, en etkili ve keyifli oyunuydu Fenerbahçe adına. Üstelik "yoklar" arasından çıkan bir öfke patlaması gibi üst düzeyde arzuyla sahadaydılar.
Santrforları yoktu. Takım olmanın anlamı için hepsi, her şey olmak zorundaydı. Oldular da. Ayağa kısa paslar, ceza alanına kontrollü hamleler, rakibi ürküten bindirmeler ve yeri geldiğinde topla penetre eden oyuncular.
Dengeyi bozmak veya üretmek adına sürekli deniyor, her şeyden önemlisi koşuyorlardı.
Valbuena da yoktu. Sezon başından beri adı ve performansı takımın önüne taşınan Fransız, Aatif'ın arkasında kalmak zorunda kaldı. Ve maçın kritiği yapılırken "neden" demedik, ya da "çok önemli eksik" yorumu keskin şekilde yapılmadı.