Son saniyelerde, santrası yapılmayan beraberlik golü Advocaat’ın defterinin “mucizeler” kısmına not olur.
Advocaat'ın, büyük maçlardaki tek planı ile başladı maça
Fenerbahçe. Mücadele edecekler ve geçen dakikalarda neler olacağını
hep birlikte bekleyeceklerdi. Sahaya çıkan takımın yedekleri
arasında "Neden oynamıyorum?" diye soran olacağını sanmıyorum ama
İsmail Köybaşı'nın "neden oynuyorum?" endişesine kapılması sürpriz
değil. Kupa etabındaki grup maçlarının penaltılı, kırmızı kartlı
kahramanı olarak, Beşiktaş deplasmanında Quaresma'nın karşısında
görev alması, hangi kriterin eseridir merak etmiştir muhakkak.
Bir futbolcu elbette kötü gününde olabilir. Hata da yapabilir. Biz
buna genel de "Takımını eksik oynattı" diye yaklaşırız. İsmail'in
performansında ise "rakibini fazla oyuncu ile sahada tuttu
diyebiliriz. Son maçta Tosic takımını eksik bırakmıştı, İsmail
Beşiktaş'ı fazla oynattı. Planlar tutmayınca hamle de yapılır. Maç
ikili performanslar ile dengedeydi ama böylesine gerilimin yükünü
taşıyamayanlar, skoru değiştirecekti. Beşiktaş'ın öne geçmesi,
ikinci yarıdaki anlayış ile Atiba'sızlıktan doğan dezavantajların
da yok olmasını sağladı.
Fenerbahçe'nin önlemlerle bezenmiş taktik örgüsü, rakip bekleri
hücuma sokmuyor, Beşiktaş ataklarını kanatlara yayılmaya zorluyordu
ama, hücum için oyuncu inisiyatifinden başka seçenekleri yoktu.
Lens'e ikili baskı geldi sürekli. Salih hamlesi belki de bunu
değiştirmek, genç futbolcunun oyun zekasına güvenerek, top
kayıplarını göze almaktı. Önemliden öte, "değerli" bir maçtı.
"Yenilmemek" üzerine kurduğu planların sol bekini, sağ bek olarak
oynatması yüzünden yerle bir olması, Advocaat'ın anı defterinde
yerini alacaktır elbet. Son saniyelerde, santrası yapılmayan
beraberlik golü de defterin "mucizeler" kısmına notlanır.