Fenerbahçe çok sert bir viraj döndü. Beşiktaş'ı yenmeleri
gerekiyordu. Daha ligin altıncı haftasında böylesine bir
mecburiyeti yaşamaları da enteresan ama maalesef bizdeki iklim
böyle.
Alanyaspor maçı öncesinde de belirttim; takımdan umutlu olduğu
söyledim. Çünkü sahadaki oyuncuların mücadele isteğini görüyor,
kötü oynasalar bile takıma ve taktiğe karşı sorumlu davranmalarını,
gelecek haftalar için olumlu buldum.
Santrforunun ilk golünü beşinci haftada attığı bir takımdan
bahsediyoruz öncelikle. Zamana ihtiyacı olan ve gelişen bir ekip
vardı önümüzde.
Daha takım haline gelemeden en önemli ihtiyaçları olan "kişisel
performansların" tam tersine çalıştığı bir takım hem de. Neredeyse
kalecisiz oynuyorlar. Bu sıkıntı halen de devam ediyor.
Bu görüntü Beşiktaş'ı Kadıköy'e favori getirdi. Kaybedeceklerini
akıllarına bile getirmiyorlardı. Haksız da değillerdi. Ama
derbilerin nabzı hızlı atar. Bazen motivasyon, yeteneğin de önüne
geçer.
Maçtan iki gün önce birkaç kişi ile konuştum. Ruh halinin çok
keskin bir "kazanacağız" mesajına dönüştüğünü fark etmek çok zor
olmadı.
Yılların muhabirliğinde böyle süreçleri çok yaşadığımızdan, bir
anda maçın teknik tartısı da tartışılır olmaktan çıktı.
Fenerbahçe öne geçip, topu rakibine verip, oyunu kontrol etmeye
başladı. Ancak bakıyorsunuz, koşu mesafesi, sprint sayısı, öne
hamle sayısında eşitlik var. Beşiktaş baskıyı kurmuş ama oyunu
lehine çevirememiş.
Bu, galibiyetin ikinci sebebi.
Bir Fenerbahçe profesyoneli Kadıköy'deki derbi üstünlüğünü
açıklarken, "Çünkü bizim taraftarımız büyük maç oynamayı biliyor.
Rakibi, hakemi baskı altına alıp, kendi oyuncularını motive
edebiliyor" dedi. Sadece bu maçın değil, öncekilerin de "ekstra"
nedeni de bu.
Palabıyık tekere çomak soktu
Ali Palabıyık'a saldıran çok.
Ama genç hakem tekere çomak soktu; geçen sezonlarda vurup-kırıp
cezalandırılmayan Quaresma'ya sınırlarını bildirdi.
Kendinden t...