Sezonun sloganını hak eden bir anlayış ve vücut diliyle sahaya
çıkan ve oynayan bir takım izliyorduk. "Yeniden" diyen
Fenerbahçeliler için, "buradayız" diyerek oynayan bir takım
izledik.
Cocu'nun eksiklerine veya imkansızlıklarına rağmen, "istenen" oyun
için organize ettiği, gençlerin sorumluluk aldığı, ustaların onlara
katıldığı ilk 45, tartışılmaz bir resitale dönüştü.
İstanbul'un bunaltıcı neminde oynadılar. İlk defa seyircilerinin
karşısına çıkıyorlardı ama "yeniden" çağrısının eşliğinde, "Biz de
yaparız" mesajıyla oynamaya çalışıyorlardı. Elif ve Barış'ın hem
baskının altında, hem de kulübenin verdiği güvenle takımın parçası
olduklarını da seyrettik.
Elif bilinmeyenler arasında, keyifli bir "sekiz numara"
performansının sahibi oldu. Attığı gol elbette önemli, ama daha
göze batanı, ikinci topları bekleyerek hücum kararında kendisini
bir numara yapmasıydı. "İkinci toplar" özelinde de maçın öne geçeni
oldu Fenerbahçe. Baskı oyununda, tribünleri keyiflendirecek dikine
anlayışta en önemli kriterde de rakibe üstünlük sağladılar.
Hazırlık maçlarının teknik değerlendirmeleri genelde hatalıdır.
Çünkü rakip de bu tartıda yüzde 100'ü ile oynamaz. Fakat verdiği
fikir sezonun nasıl geçeceğinin ipuçlarını taşır. Üç genç oyuncunun
transferine rağmen 40 bin kombine alarak, "İnandık" diyen taraftar
grubunun karşısına, "Biz başkayız" pankartını taşıdı Fenerbahçe
takımı.
Kadıköy'ün en sevdiği resim; gençlerin ayağına gelen topu seyretmek
bu takımda var. Santraforsuz oyunu; ikili forvetle 'Alper -
Guiliano) önde baskılı hale getirmek de var. Başkanının sahaya
çıkmasını, takımdan daha fazla heyecan yaratması da var. Dediğim
gibi; sonuç hiç önemli değil. Oyuncuların ve tribünlerin vücut
dilidir bu maçın gerçek yorumu. Yani; kalpler beraber...