Sahaya çıkan Fenerbahçe on birini gördüğünde, "hücum
takımı" diyen olmuştur.
Ancak işin gerçeği "çaresizlik" dizilişiyle çıkmıştı
Advocaat. Sakatlar, cezalılar çetelesi yapılırken, bir anda Van
Persie'yi forvet arkası, sezonun küskünü Emenike'yi santrafor, son
haftaların tescilli kötüsü Sow'u ise Lens ile birlikte kanatlarda
gördük. Geri kalana kaleyi savunmak kalmıştı. Orta sahadan
vazgeçerek, ön tarafın performansına emanet edilen, "elde
kalanlarla bu kadar" taktiği iş başındaydı.
Aslında bu takıma baktığınızda, işler kötü gittiğinde "oyuna
forvet alsana hoca" diyenlerin lafı kalmıyordu. Ne varsa sahada
işte.
Orta saha pas ve akıl üretemediğinde, sahada ne kadar çok santrafor
olursa olsun, silahınızın "kurusıkı" olduğunun deneyimini yaşadık
bir kez daha.
Üstelik ikinci yarıda, gol atması, pozisyon üretmesi gereken bu
beyefendiler bir de geriye koşmayınca, orta alandaki büyük boşluğa
Trabzonspor yerleşti. Bir kedi -fare oyununa
çevirdiler dakikaları. Baskıya kurdular,
beraberlik golünü buldular, galibiyet
için de golünsınırlarında dolaştılar.
Advocaat'ın bu görüntüyü değiştirmesi için elindeki tek oyuncu
Salih'ti. İlk on birde kullanmayıp, oyuna sokmak
için de 70 dakika beklemesi enteresan. Bu kadar
düşük bir güven ibresine sahip olma gururu da
(!) Salih'in olsun.
Onur Kıvrak'ın net hatası sonrasında, net ofsayt pozisyondaki
Sow'un golü ile öne geçtiler. Yine de Esteban'ın
kurtardığı iki net gol fırsatı da vardı Fenerbahçe
için.