Beklenmedik hiçbir şey yoktu maç boyunca. Fenerbahçe'nin
yüksek kazanma arzusunu dizginlemek için organize olan
bir Beşiktaş'ı kimse beklemiyordu; o kadar... Şenol Güneş, her
takıma karşı kendi futbolunu oynamak isteyen bir teknik adamdı ama
Kadıköy'de bu prensibi işlemedi. Belki de soyunma odasında
istedikleri ile sahada olanlar farklıydı. Ama şu bir gerçek ki;
geçen seneden beri ilk kez Beşiktaş'ı skoru tutmak isterken
gördük.
Fenerbahçe'nin organizasyonu
da "dikkat" üzerineydi. Orta saha olarak rakibe
üstünlük sağladılar ama etkili atak geliştirmek için, rakibin
kurduğu üçlü - dörtlü duvarları geçemediler. Sağ kanat
organizasyonlarında Sow yetersiz kaldı, solda ise Aatif. Ne beklere
koridor açabildiler, ne de kendileri için fırsat yaratacak
bindirmeler yaptılar. Adriano üstüne kurmak istedikleri
hücum planında da, Tosic'in doğru kademeleri geldi.Çıkana
kadar da Sow, ofsayta en çok düşen oyuncuydu.
Bu aşamada en gerideki Kjaer ile en ilerideki Van Persie arasında
direkt bir pas köprüsü kurmayı denediler. Belli ki
çalışılmış ve istenen bir hamleydi. Hollandalı'nın defans
arkasına koşusunu gördüğü anda uzun top atıldı
kendisine. Birinde kontrol etmeyibaşardı, onda da gelen pasta
Souza topa kötü vurdu.
Bu mücadeleden galibi çıkartacak iki seçenek kaldı; ya çok büyük
bir hata gelecek ya da bir duran topta şansı yanına alan golü
bulacaktı. İki takım da bunu gerçekleştirecek baskıyı da
üretemedi, kaliteyi de. Bazılarının çok beklediği gibi
maça damga vuran "hakem kararı" da yoktu
maçta. Belki Tosic'in topu elle kesmesine sarı kart
gösterilmemesi gündeme gelebilir. Bu kadar gerilimin
olduğu bir sahada, bu kadarı da olsun.