Maçın genetiğiyle oynayan, Vardar takımının dokuz kişilik defans
duvarı değildi. Bu dizilişi veya mücadeleyi kimse sürpriz olarak
görmedi. Bunu aşmak adına sürekli olarak kanat organizasyonlarını
zorladılar. Üç, hatta dört kişilik kademelerle karşılaştılar. Devre
golsüz biterken, Fenerbahçe adına pozisyon diyebileceğimiz deneme
sayısı birdi. Van Persie yine stoperlerin gölgesinde kalıp, yüzünü
dönemedi. Boşa geçmiş, boşa koşulmuş ilk 45 biterken, Vardar'ın
direkten dönen şutunun da altını çizelim. Makedon ekibi hem defans
hem de hücum organizasyonlarında dersini iyi çalışıp, ikisini de
kendi gücünün limitlerinde gerçekleştirdi. Rakibini sadece yüksek
toplarla atak yapmaya mecbur ettiler.
İki takımın arasındaki farkın tabelaya da pozisyonlara da
yansımamasıyla birlikte, tribünlere gelenlerin de homurdanmaları
yükselmeye başladı. Öne geçtikten sonra rahatlaması ve daha akıllı
oynaması gereken takım olmasına rağmen, hataları yine zincire
bağlayarak, beraberlik golüne engel olamadılar. Sessizlik,
Kadıköy'ün beklediği en son şeydi. Bir anda Vardar'ın yelkenleri
rüzgarla doldu. Takımın inadını kırıp, tribünleri de maçtan
kopartan dakikaların gelmesi de gecikmedi.
Avrupa Ligi'ne veda etmek, son dört resmi maçı kazanamadan geçmek
ve hepsinde gol yemek gibi, "ne oluyor?" denilecek bir seri
yaşıyorlar. Sturm Graz maçlarının pozitif hatıraları da silindi bir
anda hatıralardan. Aykut Kocaman, bu seriyi santrforsuz oynadığını
bilecek ama söyleyemeyecek. Geçen yılın "sıradan" orta sahası ile
devam ederken, problem çözmesi için gelen Mehmet Ekici ve
Giuliano'dan da yararlanamadı. Ama şikayet edemeyecek.
Fenerbahçeliler için tek teselli, şampiyonluk mücadelesine
girerken, oynanacak maç sayısının azalması, takımın birlikte
yapacağı antrenman sayısının çoğalması olacaktır. Böyle bir
travmadan çıkmalarının tek yolu, Pazar günü şampiyonluğa oynayacak
takım olduklarını göstermeleri.