Maçın gidişatı, temposu, beklenen düzeyde kaldı. İki rakibin
puan kaybettiği bir maç gibi değil, Fenerbahçe'nin daha önceki
tecrübelerindeki bir kopyayı izlettiler. Evet; istiyorlar ve
yapmaya çalışıyorlar. Sonuç; beceri bir noktada tükeniyor ve son
harekete gelindiğinde, bu haftaya kadar neden bu kadar puan
kaybedildiği anlaşılıyor.
Rakiplerin önlem oranını çok azalttığı, sadece belli bölge
kontrolleri ile etkisiz hale getirdiği bir takım oldu
Fenerbahçe.
Advocaat'ın sezon başından beri şikayet ettiği gerçeği, bir kez
daha seyrettik sadece.
Sıradan oyuncular ile sınırlı beceri sahiplerinin, kendi
çevrelerinde dönmesi halinde geçiyor maçlar.
Yine de; kazançlı bir haftaya başlamak adına taraftarın da bir
sinerji vermesi gerekirdi. Kadıköy'de, böylesine önemli bir maçta
tribünler bu kadar boş ise, futbolcuları da kazanmaları gerektiğine
kolay inandıramazsınız.
Herkes vazgeçmiş Fenerbahçe'de...
Seyircisi yalnız bırakmış takımı, teknik direktörü de beğenmiyor
sahadakileri.
Yönetim, yine "yönetme" sevdasına düşüp, kulübe ile çekişir halde.
Fenerbahçe TV'de Advocaat'a en sert cümleler kuruluyor. Pereira'ya
bile söylenmeyen kelimeler ediliyorsa, 'birisi' izin vermiş, yolu
açmış demektir.
Her tarafta yalnızlık var kısacası. Birisi, ötekine güvenmiyorsa;
bu ortamdan kenetlenme veya aidiyet değil, vazgeçme çıkar.