Parmakların işaret ettiği oyuncu Valbuena'ydı. Ayew golü
attığında O'nu işaret etti. Frey de boş kaleye vuruşunu yaptıktan
sonra parmağını O'na uzattı. Bir oyuncunun farkıyla maçı alıp,
götürdü Fenerbahçe. 90 dakika 10 oyuncu canını dişine taktı, ekstra
yıldızıyla da farkını yaratıp, Avrupa Ligi'ne devam etme damgasına
kavuştu.
Koeman'a tek lafımız olamaz.
Cocu'nun mirası üstüne performans üretmeye çalışıyor. İki şansı
var; birincisi koşacaklar, ikincisi önemli oyuncuları performans
gösterecek. Bu noktada Valbuena'ya sarıldı, Ayew'in sırtını okşadı,
Silimani'ye "koçum benim" dedi. Fransız, topa şekil vermekteki
yeteneğini kullandı ve Anderlecht'in biletini de kesti.
Derbiyi 2-0'dan 2-2'ye getiren kadro; arkasına aldığı rüzgarı,
özgüveni bu maça sonuna kadar yansıttı.
Oyun Anderlecht'in daha istekli görüntüsüyle geçse de, kırılma
noktasını Fenerbahçe iyi kullandı. Rakibe "nasıl kaçar"
diyebileceğimiz pozisyon vermeden, kendi kaosunu yaratarak, oyuncu
kalitesine güvenerek oynadılar. Bu galibiyetin stratejik önemi
vardı. Bunu bir kenara bırakırsak, oyuncu grubunun iki maç üst üste
istediklerini aldıklarını görmesi, bundan sonrasını farklı
yapabilir.
Bu oyunu seyrederken Comolli'nin ne düşündüğünü de merak ettim. Ne
oynadığı belli olmayan, birileri; bir şeyler yaptığında etkili
olabilen bir kadro seyrettiriyor bizlere.
Seçtiği hocanın ve futbolcuların ürettiği kaos. Maçı elbette böyle
yorumlamayacak, havasını atacaktır etrafa. Yazık...
Valbuena'nın alnından öpüp, ellerinden geleni yapmaya çalışan
Fenerbahçe oyuncularını tebrik etmek önceliğimiz. Eğer
Fenerbahçeli'yseniz, bu oyuncuların iyi niyetinin ve inadının
peşine düşün. Hepsi sınırlarını zorluyor, kötü oynamıyorlar, sadece
daha iyiyi yapmaya çalışıyorlar.