Maç öncesinde, Beşiktaş derbisinin ilk 45 dakikasındaki oyunu
örnekliyordu Philip Cocu. "Böyle oynarsak" diye başladığı bir
deplasman planından bahsetti.
Dönelim altı gün öncesine, 1-1 biten maçın yorumundan üç cümle
seçelim size; "Bu maçın özel motivasyonu, oyuncularının çok
özverili oynaması, Cocu performansını doğru değerlendirmemizi
engeller. Çünkü bu baskıyı yaratan seyirciyi, derbiler dışında daha
fazla bulamaz. Artık bir oyun aklına, oyun şablonuna ve özel oyuncu
görevlerine ihtiyacı var." Cocu'yu sert eleştirdim. Özellikle
Zagrep maçı sonrasında da "tuz koktu" diye yazdım. Uyum sorunuydu,
yeni takımdı gibi sorunlar dile getirilebilir, ama düzensizlik,
sistemsizlik veya oyun plansızlığı gibi ana unsurlar esas "acı"
veren saptamalardır.
Bu planın içindeki oyuncuların ne yapacaklarının belirlenmesi, iyi uygulanamasa da bir oyun ezberinin olması gerekir. İşte Cocu bu noktada sahada neredeyse yok gibi.
Bütün üst düzey takımlar gibi Fenerbahçe'de duran toplarda alan savunması yapıyordu. Hangi gerekçe ile adam adamaya döndüğünü bilmiyorum ama yapılan her ortada salıncak gibi sallanan takıma neden oldu. İkinci yarıda Atıf – Frey değişikliği ilk çift forvete, Mehmet Topal'ın geriye çekilmesi ile üçlü defansa dönmek, belki de maça asılma adına doğru bir riskti.
60'a kadar da yakalanan fırsatlar, kaçan pozisyonlar ile verimini gösterdi. Ancak Rizespor'un artan direnci, her şey bir tarafa taktik disiplin içinde oyuncuların en yüksek eforla oynaması da vardı.
Önde baskı yaparak, ilk yarıda rekor top kaybı sağlayıp, F.Bahçe'ye hücum yapmak adına fikir bile vermediler.
Golü buldukları üç pozisyonu da önceden hesapladıkları ortadaydı.
Takım gençleşmedi, atak oynamıyor, kazanamıyor, umut vermiyor; kısacası Cocu ile yapılması planlanan hiçbir şey yok. Kötüsü; umut da yok. ...