Her başlangıç umut doludur. Her başlangıç hayırlıdır. Her yeni yıl bir yenilenme fırsatıdır. Hayatın temeli yenilenmedir. Ölüm, hayatı yenilemek için vardır. Her giden yıl, bir yenilenme fırsatıdır.
Dün yeni bir yıla girdik. Dün artık dünde kaldı. Yeni yıla başlarken, yenilenmenin yolu, hayatımızla ilgili bir dizi yeni karara varmaktır: “Bundan böyle” denilir “yeni yılda, bu yenilenme anında, şöyle şöyle yapacağım, şunlardan da kesinlikle kaçınacağım.” Her yeni yılın başında, başlayan yeni yıl için bir dilekte bulunulur, adettendir.
Ben, 2018 yılının, bize, içinde bulunduğumuz ataleti sona erdirmek için hedef, neşe ve coşku getirmesini diliyorum. Çok fazla şey istediğimi biliyorum ama dünya büyük bir hızla değişirken, ülkedeki bu genişlik, bu telaşsızlık, bu “sanki her şey yolundaymış gibi yaparsak her şey yoluna girer” hali beni artık pek geriyor doğrusu. Yaşlanıyorum galiba.
Nedense Brejnev döneminden kalma, o eski Sovyetler Birliği fıkrasını hatırlıyorum şimdilerde. Hani Rusya bir tren ve arada yolda kalıveriyor, gitmiyor. İlk makinist Lenin, sonraki Stalin. Tepkiler hep farklı. Ve en sonunda Brejnev makinist oluyor. “Yoldaşlar” diyor, “şimdi herkes vagonların perdelerini kapasın ve olduğu yerde sallanmaya başlasın, gidiyormuş gibi yapalım.” Öyle bir telaşsızlık işte.
2018 yılı dileğimi yazarken azıcık korkmuyor da değilim doğrusu. “2016 yılı bize akıl fikir getirsin” demiştim 2016 yılının başında. Türkiye’nin artık geleceği daha fazla ertelememesi, yeni bir başlangıç için adım atmaya cesaret etmesi gerekiyordu. Hatırlayın, ne oldu? O yıl, akıldışı memlekette tavan yaptı. Askeri darbe girişimi oldu. Türk jetleri başkenti bombaladı. O yıl, yapmamız gereken işleri, almamız gereken kararları olduğu gibi erteledik. Dünyamız değişti.