İlk OVP 2005 yılında yayımlanmıştı. Geçenlerde 12’ncisi de yayımlandı. Ben en son 10’uncu OVP sırasında havluyu atmış ve “Bu OVP işinin artık iyice suyunu çıkardık” demiştim. Merak edenler şuradan okuyabilir isterlerse, ben söylediklerimin hepsinin hala geçerli olduğu kanaatindeyim: (http://www.tepav.org.tr/ tr/blog/s/5481) “Daha da bakmam artık ben bu metne” havasındaydım aslında. Geçen yıl bakmadım da zaten. Ama doğrusu bu yıl motorlu taşıtlar vergisi (MTV) tartışmasını duyunca, merak ettim. Dönüp metni okudum. Doğrusu ya, ben metni, mevcut iktisadi problemlerimize teşhis koymak açısından aslında samimi buldum.
Bir OVP metninden ne bekleriz? Ben üç aşamalı bakıyorum. Öncelikle bir durum tespiti isteriz. Kamu otoritesi içinde bulunduğumuz iktisadi süreci nasıl görüyor, temel dinamikleri nasıl okuyor bilmek isteriz. İkincisi, önümüzdeki 3 yıl için kamunun önüne koyduğu hedefler nelerdir, bir bilmek isteriz. Üçüncü olarak ise bu hedeflere ulaşmak için kamu ne yapmayı düşünüyor, nasıl adımlar atacak onu bilmek isteriz.
Son günlerde etrafa bakınca, ben her zamanki gibi hedeflerin içsel tutarlılığının eleştirildiğini görüyorum. Aynı zamanda, MTV artışının yoğun bir tartışma başlattığı da ortada. Ama ben bu MTV artışına neden olan, mevcut durum tespitinin hiç ele alınmadığı kanaatindeyim doğrusu. Rakamların tutarlılığı, yeni büyüme rakamlarının analiz yapmayı zorlaştırması yine her zaman ki gibi uzun uzun tartışılabilir. Ancak ben OVP’deki mevcut durum tespitinin hiç de uçuk kaçık olmadığını düşünüyorum. Zaten teşhis gerektirmese hükümetimizin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve de Maliye Bakanı kamuoyunun önüne çıkıp, “Öncelikle vergileri artırarak, mali disiplini koruyacağız” demezlerdi sanırım. Hele seçimlere doğru giderken, bunu hiç yapmazlardı.
Metin öncelikle 2017 yılı büyüme performansımızı bir dizi sıra dışı ve harcama artırıcı önleme borçlu olduğumuzu anlatarak başlıyor 9’uncu sayfada. “Yılın ilk yarısında alınan mali tedbirler büyümeyi desteklemiştir. Kredi genişlemesi, vergi indirimleri ve makroihtiyati tedbirlerin esnetilmesi 2017 yılının ilk yarısında yurtiçi talebi ve dolayısıyla büyümeyi desteklemiş tir. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) kaynaklarının artırılması büyümede önemli rol oynamıştır.”
Sonra yine aynı metinde bunun sonuçlarını da izlemeye başlıyoruz. “2016 yılında genel devlet açığı milli gelire oranla 1,2 puan artarak yüzde 1,3 olmuş tur. Genel devlet dengesinde görülen bozulmanın kaynağı bir önceki yıla göre 0,5 puanlık gelir artışına karşın, 1,1 puanı cari giderlerde, 0,6 puanı transfer harcamalarında görülen toplam 1,7 puanlık harcama artışıdır. 2017 yılı genel devlet açığının yüzde 2,4 olması beklenmektedir.” Nedir ekonomi yavaşlamasın diye kamu harcamalarını artırmışız, sonuçta kamu kesimi eskisi ile kıyaslandığında önemli ölçüde açık vermeye başlamış. Ne olmuş? 2016 ve 2017 yılları açısından bakarsanız, mali disiplinden feragat etmişiz. İşler yolundaymış gibi yapmışız.
İsterseniz aynı sayfa 13’ten hemen devam edeyim. Devletin genel açığından, merkezi yönetim bütçesine geçeyim. Yine aynı samimi yaklaşımı görmek mümkün: “Merkezi yönetim bütçesi 2016 yılında GSYH’nin yüzde 1,1’i oranında açık vermiş tir. 2017 yılında ise bütçe gelirlerinde beklenen 1,1 puanlık düşüşle birlikte, açığın yüzde 2’ye yükseleceği öngörülmektedir. 2016 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomiyi canlandırmaya yönelik vergi teşvikleri, yapılandırma gelirleri ve vergi dış ı gelirlerde görülen gelişmeler merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki düşüşte etkili olmuştur.”