Bu aralar konu dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyor. Dil ağrıyan yere gider misali bir nevi. Sanayi 4.0 diye toplantıya giriyorsunuz, muhabbet dönüp dolaşıp, Türk lirasının Amerikan doları karşısındaki perişanlığına geliveriyor. Millet, “Bırak şimdi Sanayi 4.0’ı önce Dolar 5.0 konuşalım.” diyor. Üzücü olan nedir? Şudur: Yeni teknolojik devrim bütün hızıyla devam ederken, Türkiye, yine eski kriz dönemlerinin normal gündemine geri döndü. Aynı 1999-2001 gibi oldu ortalık. Yazık.
Türkiye’nin atacağı adımları kararlılık ve açıklıkla ortaya koyması gerekiyor
Peki, neden böyle oldu? Dünya, parasal genişlemeden (QE) parasal sıkılaştırmaya (QT) geçerken; Türkiye, tedbirli bir tacir gibi davran(a)madı. Küresel finansal sistemdeki iklim değişikliğini fark edemedi. Her şey eskisi gibi devam eder zannetti. Türk lirası, bu nedenle, küresel değişime açıkta yakalandı. Müsaadenizle bugün bu açıkta yakalanma hadisesine açıklık getirmeye çalışayım. Çalışayım ki, Grafik 1’de görüldüğü gibi, 1 Türk lirası almak için, çok değil 10 yıl kadar önce, 75 Amerikan kuruşu ödemek gerekirken şimdi neden 20 Amerikan kuruşunun yeterli olduğunu iyice anlayalım. Bu çerçevede, manasız komplo teorilerini bırakıp adam gibi ne yapacağımıza odaklanabilelim. Hadise açıklanmaya ihtiyaç göstermeyecek kadar açık. Şimdi marifet, bu krizi yönetmek için atacağınız adımları aynı açıklık ve kararlılıkla ortaya koyabilmekte. Türk lirasının itibarı, Türkiye’nin bu hadise karşısında göstereceği kararlılıkta bana sorarsanız.
Gelin rakamlara bakalım öncelikle: QE döneminde Türkiye’nin dış borçları iki kattan fazla arttı. Türkiye QT’ye yüksek borçla yakalandı. Daha önemlisi, dünya, QE’den QT’ye geçerken, Türkiye dış borçlarını azaltmaya yönelik bir stratejiyi hala ortaya koyamadı. Sonra işte şimdilik geldik Dolar 5.0’a. Dünya, QE’den QT’ye geçince, Türkiye’nin borçları göze batar oldu. Neden? Bu dönemde, özel sektör borçları en hızlı artan ülkelerden biri Türkiye’de ondan.