2010’dan 2017’ye Türkiye ekonomisi üzerine konuşurken, dünyanın çok değil, bu 7 sene içinde ne kadar çok değiştiğini anlamamız gerekiyor öncelikle. Gelin bugün size uydu teknolojisinin sadece bu 7 senede nasıl değiştiğini anlatayım. Son 7 senede, fabrika ayarlarımızın neredeyse tamamı artık geçersiz kaldı. Biz Türkiye’de daha hala işin dedikodusundayken, minyatürleşen uydular dünyayı tarayıp, dijital veri derliyor. Biz buralarda yahu bu tarıma ne yapsak derken, tarımda dijitalizasyon süreci bakın gökyüzünden başladı.
Önce bilgisayarlar küçüldü, sonra her şey değişmeye başladı
1980’li yıllarda bilgisayarlar kocamandı. Ben öğrenciyken, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)’nde, bilgisayarda hesap yapmak demek, bilgisayarın olduğu kocaman binaya gitmek, yaptırmak istediğiniz işlemin komutlarını küçük kartonlara delmek demekti. Elinizdeki bilgisayar için yazılmış komutların olduğu küçük karton tomarlarını bir bankodan bilgisayar görevlisine verir ve komutların hatasız olması için dua ederdiniz. O da o tomarları, makineye okuturdu. Hata varsa, dönüp önce hatayı arar, sonra sıraya girip bir daha denerdiniz. Ufacık bir işlem bile, uzun işti.
Ofiste kullanabileceğimiz bilgisayarlar ancak 1980’lerin ikinci yarısında yaygınlaştı. Bilgisayar, neredeyse masanın tamamını kaplardı ve herkese bir bilgisayar hayaldi. 1986’da ben Sermaye Piyasası Kurulu’ndayken, bizim daireye tek bir bilgisayar düşmüştü. Ama zamanla bilgisayarlar hep küçülürken, bilgisayar çiplerinin işlem kabiliyeti süratle arttı.
Sonra 2007’de Steve Jobs ilk akıllı telefonu bize tanıttı. Artık cebimizde telefon yoktu, bilgisayar vardı. O günden beri iki şey oldu. Birincisi, cep telefonları, cep bilgisayarları olarak giderek küçüldü, işlem kabiliyetleri ise sürekli arttı. İkincisi, benzer bir minyatürleşme süreci hayatın her alanında pıtrak gibi çoğalmaya başladı. Teknoloji zaten vardı, şimdi yayılmaya başladı.
Tüketici elektroniğindeki minyatürleşme süreci, uyduları da küçülttü