Bolivarcı sosyalizm, Venezuela’da 18 yıldır iktidarda. Chavez, ilk kez 1999 yılında Başkan olmuştu. Oradan hesaplayın. Chavez alem adamdı şimdi. Aynı şeyi, 2013 yılında Chavez’in ölümü ile yerini alan Maduro için söyleyebilmek o kadar da kolay değil sanki. Neden?
Venezuela petrol üreten bir ülke. Petrol üreten ülkeler listesinde ilk 10’da yer alıyor. Ayrıca ihracatının neredeyse yüzde 90’ı da petrol kaynaklı. Bu ne demek? Kamu bütçesinin finansmanı da kahir ekseriyetle aynı kaynaktan yapılıyor demek elbette. 1999 yılında Chavez iktidara geldiğinde, petrol fiyatları varil başına 30 dolar civarındaydı. 2013 yılında Chavez öldüğünde petrol fiyatı 100 dolar civarındaydı. 2015 yılında Maduro parlamentoda çoğunluğunu kaybettiğinde petrol fiyatı 50 doların altına inmişti. Zaten ipler o parlamento seçimlerinden sonra koptu. Maduro, yeni meclis göreve başlamadan yaptığı değişikliklerle, meclisi devre dışı bıraktı. Siyasi kriz derinleşti. Üstüne bir de yeni anayasayı yazmak için, seçimleri bizim 1946 seçimleri gibi şaibeli olan bir Kurucu Meclis topladı. Kriz daha da derinleşti.
Chavez ülkesinde kimsesizlerin kimsesi oldu. Millet onu çok sevdi. Elinde bir imkan vardı. Petrol fiyatları yüksek kaldığı sürece hareket alanı genişti. Petrol fiyatlarının düşüşü Maduro’nun dönemine rastladı. Düşen bütçe gelirleri Maduro’nun hareket kabiliyetini azalttı mı? Hayır. Maduro, borç almaya başladı. Aynı programlar, PDVSA’nın (Petróleos de Venezuela, S.A.) 2022, 2036 vadeli tahvil ihraçları ile en son finanse edilmeye başlandı. Ama boşuna “borç yiyen kesesinden yer” dememişler sonuçta.
Son 18 yılda, “Akarken bir kenara biriktirelim, ileride zor günlerde kullanırız” diye kenara bir kaynak ayrılmadığı, bir Venezuala Varlık Fonu oluşturulmadığı için, Venezuela, Maduro döneminde hızla borçlandı. Petrol üreticisi bir ülkenin dış borç stoku iki kanaldan hızla arttı. Hem Venezuala’nın bir ülke olarak dış borç stoku arttı. Hem de Venezuela’nın petrol üretim şirketi PDVSA’nın borç stoku yükseldi. Son dönemde petrol şirketi vasıtasıyla borçlanma daha hızlı arttı. En son bu yılın Mayıs ayında Goldman Sachs PDVSA’nın 2022 vadeli 3 milyar dolarlık tahvilini derin bir iskonto ile aldı. Bu arada, geçen hafta, İsviçre menşeli Credit Suisse artık Venezuela tahvillerini almayacağını, bu tahviller üzerinden işlem yapmayacağını duyurdu. Maduro rejimine destek olmak istemiyordu. Bakın bu ilk oldu.
Ortada şimdiye kadar ilginç bir paradoks vardı doğrusu. Bir yandan, Venezuela’nın petrol kaynaklı bütçe geliri akımının neredeyse üçte ikisinin kaynağı Amerika Birleşik Devletleri idi. Ama Venezuela liderliği iş konuşmaya gelince en çok Amerika’ya çakıyordu. Yıllık petrol kaynaklı gelir akımı 16 milyar dolar civarında, bunun 10 milyarı Amerika’dan nakit olarak geliyor. Nakit girişi sağlayan bir de Hindistan var. Kalanından nakit para gelmiyor. Venezuela hükümeti Çin ve Rusya’dan yaklaşık 50 milyar dolar kredi almış zamanında, şimdi onu petrol vererek mal mukabili ödüyor. Bilenler bunun ülkenin petrol üretiminin yüzde 40’ına denk geldiğini söylüyorlar.
Öte yandan, Venezuela tahvillerinin ihracını, alım satımını emperyalizmin bankaları yapıyor. Yeni gelişen piyasalar tahvil endeksinin (EMBI+) tutar olarak yüzde 5’i ama getirisinin ise yüzde 40’ı Venezuela kaynaklı. Uluslararası fon yöneticileri her gün Venezuela borçlarını ödeyebilir mi diye bir nevi bahse tutuşuyor ve bu işten para kazanıyorlar. Venezuela hükümeti ne yapıyor? Azalan yabancı para gelir akımı ile ülkenin mal ithalatını finanse etmek yerine, tahvil geri ödemelerini yapıp yeniden borç alıyor. Çocukların süt parasını ödemiyor ithalat için yabancı para aradığınızda, yabancı parayı tahvil geri ödemelerine veriyor ki yeniden borç alsın. Neden?