Madem 'devlet dersi'nden konuşmaya başladık, biraz daha devam
edelim. En sevdiğim konudur. İki devlet var: soyut devlet- somut
devlet. Soyut devlet kurulu, bir millete ait ve onun hukuki ve
bürokratik yapısıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti budur. Soyut
devlettir. Bir kurum olarak, örgütsel nitelikleri ve kapasitesi, o
arada mekanik imkânları nedeniyle elbette ayakta kalmasını, devam
etmesini ve güçlü olmasını isterim. Bu ülkedeki üniversitenin veya
sağlık kurumlarının da güçlü ve dinamik olmasını isteyişim
gibidir.
Bir de somut devlet var. O devlet, iktidarın kontrol ettiği,
yönlendirdiği, işlettiği devlettir. Yukarıda bahsettiğim
bürokrasiyi hükümetler işletir. Hükümet etmek, devleti yönetmek ve
yürütmektir. Her hükümet devlet uygulamalarını, kendi ideolojisi
doğrultusunda, devlet bürokrasisini kullanarak, hukuki meşruiyet ve
kurallar içinde alır. Bu da esasen eylemli siyasettir.
Siyasal ideolojilerin devletle ilişkisi biraz gariptir. Sağ/
muhafazakâr ideolojiler soyut devlete daha ileri, daha güçlü,
sembolik anlamlar yükler. Devleti biraz da 'tinsel' bir varlık
olarak görürler. Manevi bir güç atfederler. Onun zamanlar içindeki
sürekliliğini ayrı bir ideolojik ve manevi kapasiteyle
değerlendirirler.
Liberalizmden başlayarak nihilizme kadar varan bir yelpazede ise
devlet öyle önemli bir varlık değildir. Mekanik bir olgudur. Hatta
hiç olmasa daha iyidir. Elbette soyut devlet önemlidir. Neticede
bir bürokrasiye ihtiyacımız var ve olacaktır. Ama konuya daha somut
bakmak ve devletin değişmez, sürekli, manevi boyutu üstünde fazla
da oyalanmamak gerekir. Liberalizmin meşhur 'bırakınız yapsınlar'
kavramı tamamen budur.
Ama bundan daha fazlası da vardır. Devleti şiddetin kendisi olarak
gören yaklaşımları da biliyoruz. Hobbes'tan başlayarak Foucault'ya
kadar uzanan bir zincirdir bu. Ama eğer bu kanat fazla sert
geliyorsa (ki, o arada Hegel- Marks ikilisinin devlet anlayışı ayrı
bir parantez oluşturur) Weber de devleti hayli 'netameli' bir
şekilde tanımlamıştır: meşru şiddet kullanan organ. Evet, devletin
şiddetle, resmi ve meşru şiddetle doğrudan ve kopmaz bir ilişkisi
vardır ve bu kesindir. Soyut teoriye göre her iktidarın meşruiyet
sınırını da bu ilişkinin derecesi tayin eder. Dolayısıyla...
Devlet eleştirilebilir. Hatta siyasetin özü devletin eleştirisidir.
O eleştiri olmaksızın siyaset yapılamaz. Üstelik bu eleştiri somut
devlete yöneliktir. Yani bir iktidarın kontrol ettiği, belli bir
yönde işletilen devlettir söz konusu edilen. Diğer devlet, yani
soyut devlet o başka bir olgudur. Onu eleştirmek çok da anlamlı
değildir, çünkü soyut ve kavramsal bir varlıktır.