Dün, Osmanlı’ya Bilad-ı Şam’ın kapılarını açan Mercidabık Muharebesi’nin 500’üncü yıldönümüydü.
24 Ağustos 1516’da Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusu Memlûk ordusunu Mercidabık Ovası’nda mağlup edince, Halep’ten başlayarak bütün Suriye şehirleri (ardından Lübnan ve Filistin şehirleri) gönüllü olarak Osmanlı Devleti’ne katılmış, Bilad-ı Şam’da başka muharebeye gerek kalmamıştı.
Filistin kökenli Suriyeli yazar Eymen Halid, bunu, Memlûklerin son döneminde kargaşaya sürüklenen ve büyük zulümlere maruz kalan Arapların esenlik arayışına bağlıyor.
Halid’e göre Araplar bugün de aynı arayış içinde ve yeni bir Mercidabık’a muhtaç.
2009’da Kuds El Arabi gazetesinde neşredilen “Yeni Osmanlılar ve Yeni Memlûkler” başlıklı makalesinde şöyle diyordu Halid:
“Ben yaşadığımız şu dönemle Memlûklerin son dönemi arasında herhangi bir fark görmüyorum. O dönemde, halk olarak, Osmanlıları ülkelerimize sokan ünlü Mercidabık’a ihtiyaç duymuştuk ve bu savaş sayesinde Memlûk kargaşası sona ermişti. Günümüzde de durum bundan farklı değildir.”
***
Mercidabık Muharebesi’nin 500’üncü yıldönümünde Suriye’ye giren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hedefi, Suriye topraklarını Türkiye’ye katmak değil, ama tıpkı 1516’da olduğu gibi o toprakların Anadolu’ya esenlik telkin etmesini sağlamak.
Şimdilik, Bağdadi Grubu’nu hududumuzdan uzaklaştırmak ve PYD’nin önünü kesmekten ibaret bir vizyon söz konusu.
İran/Rusya destekli Esed Rejimi, ABD destekli PYD ve cümle şer güçlerin müşterek enstrümanı Bağdadi Grubu’nun dönüşümlü mezaliminden yaka silken Suriyeliler, genel olarak da Arap kamuoyu, bu vizyonu ‘Yetmez, ama evet’ diyerek paylaşıyor.