Yıldıray Oğur, Pazartesi günkü yazısında “Millî ve yerli Rusçuluk” saçmalığına dikkat çekti. “Darbe ve PKK konusunda haklı olarak ABD’ye kızarken ve ilişkiler soğurken, bir kurtarıcı, tek alternatif gibi Rusya’nın pazarlanması, Putin’in sirklerde hayvan terbiyeciliği yapan danışmanının bile tvlerde kendine bu PR faaliyeti içinde yer bulabilmesi, benzerini ABD için yapacak olanların rahatlıkla ajanlıkla suçlanacağı bir hararetle, Avrasyacılık adı altında Rusçuluk yapılması, bir de bu Avrasyacılık ve Rusçuluğun yerli ve milli kabul edilmesi”nden şikâyet etti. Al benden de o kadar! PKK’nın Suriye kolunu dişine kadar silahlandıran, F. Gülen’i koruyup kollayan, Rıza Zarrab ve Halkbank üzerinden de Türkiye’ye darbe vurmaya hazırlandığı intibaını uyandıran, ayrıca Türkiye’ye silah satışlarını ambargo şüphesi doğuracak kadar ağırdan alan Amerika Birleşik Devletleri’nin müttefikliğine bel bağlamak ahmaklık olur. Almanya, İngiltere, Fransa’nın ipiyle de kuyuya inilmez. NATO üyeliği Türkiye’nin selametini garanti etmiyor ve etmeyecek. Bununla beraber, emperyalist emelleri aşikâr olan Rusya’ya karşı bir denge unsurudur. Rusya ile kurulan bağ da Batı’ya karşı bir denge unsurudur. Kendimizi iktisadî, askerî ve siyasî bir ‘süper güç’ olarak inşa edinceye ve/yahut güvenilir müttefiklerle -hatta müttehitlerle- yeni bir ‘blok’ oluşturuncaya kadar, Batı’nın şerrine karşı Rusya’yı, Rusya’nın şerrine karşı da Batı’yı yedeğimize almamızda fayda var. Nitekim hükümet de bunu yapıyor.