Eski HDP’li Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın “terör örgütü (PKK) propagandası” suçundan aldığı bir yıl üç ay hapis cezası istinafta onandı.
CNN Türk’te katıldığı bir programdaki şu sözleriymiş PKK propagandası:
“PKK da 40 yıldır bu siyasetin içinde önemli bir faktördür. 50-60 bin insan hayatını kaybetmiş, bir sürü tahribat olmuş ama siz meseleyi sadece şiddet, terör ve silah üzerine yoğunlaştırırsanız demokratik mücadele, halkı kazanma ve demokratik kanalları açma, bunların tamamı kapanıyor…”
Çözüm Süreci’nin temelinde bu görüş yatmıyor muydu?
O yıllarda adeta devletin resmi görüşü değil miydi bu?
Oslo’daki müzakereler, İmralı’daki görüşmeler, HDP üzerinden yürütülen diyalog, bu görüşten kaynaklanmıyor muydu?
Bu bir yana…
Cezayı veren mahkemeye göre “şüphelinin katıldığı programda yaptığı konuşmalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde bütün eylem ve delillerin terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu anlaşılmaktadır” ama o programda yukarıdaki cümlelerin önünde ve arkasında Kürt meselesinin çözüm yolunun sadece ve sadece meşru siyasetten geçtiğini, bu yolda “şiddete, silaha, teröre” yer olmadığını ısrarla vurgulamıştı Altan Tan.
Öteden beri yaptığı gibi.
HDP’deyken de yaptığı gibi.
Yani “şüphelinin katıldığı programda yaptığı konuşmalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde bütün eylem ve delillerin terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu” değil, o suçun yanından bile geçmediği, bilakis anti-terör propagandası yaptığı anlaşılmaktadır.
***
Geçen sene Eylül ayında Medyascope’ta -Selahattin Demirtaş’la ilgili bir soru üzerine şunları söyleyen adamdan bahsediyoruz:
“Kürt demokratik siyasal yaşantısında yer alacak veya bu işte önderlik yapmaya talip arkadaşların, Selahattin Bey de dahil, ben de dahil, bir başkası da dahil, önce kendi zihninde, zihin dünyasında, iç dünyasında belli mevzuları halletmesi lazım, belli soruların cevaplarını netleştirmesi lazım ve o netleştirdiği cevaplar üzerinde de ısrarcı ve kararlı bir şekilde siyasal bir duruş sergilemesi lazım. Nedir bunlar? Yıllardır ben her fırsatta söylüyorum: Kürt siyasal mücadelesinde şiddetin, silahların, savaşın dönemi biteli yıllar oldu... Mutlaka bugün artık demokratik mücadele ile silahların birbirinden ayrılması lazım; demokratik mücadele yapacak bir arkadaşın, veya bu liderliğe soyunan bir kişinin, açık seçik ve net bir şekilde PKK’ye şunu söylemesi lazım: ‘Silahların Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde mutlaka susması lazım, Türkiye Cumhuriyeti hudutları dışından da Türkiye’ye silahlı tehdidin olmaması lazım…’ (PKK) Türkiye’ye karşı bu duruşunu net bir şekilde sonlandırması lazım. Selahattin Bey’in de çok açık ve net şekilde bunu ifade etmesi lazım. Böyle düşünmüyor veya farklı düşünüyor demiyorum; ama ‘Ben zaten böyle düşünüyorum ama işte ancak bu kadar ifade edebiliyorum’ yetmiyor. Ben bunu milletvekilliği dönemimde de, ondan önce de sonra da bugün de en açık ve net olarak söyleyenlerden birisiyim.”